Ha-de-me “hizmet etti” fiilinden türeyen birçok kelime var Türkçemizde. İçinde “Dad” harfi bulunan kelimelerin Türkçeye geçerken bazen “d” (Darbe gibi), bazen “z” (Ramazan gibi), bazen de hem “d”, hem “z” (Fadıl, Fazıl) olarak geçtiğinden bahsetmiştim. Bu da Arapça kelimenin Farsça telaffuzu ile bağlantılı bir konu. Ha-de-me kökünden türeyen kelimelerin de bazısı “d”, bazısı “z” ile geçiş yapmış.
Hizmet etmek, “başkalarının işini görmek” anlamına gelir. Hâdim ise, “hizmet eden, hizmetçi, hizmetli” anlamına gelir. Hâdim kelimesi, birçok yerde kullanılmıştır. Eskiden beri hayırlı bir iş yapmak için veli olduğunu düşündükleri kişilere işlerinde yardımcı olan kişiler varolagelmiştir, bunlara hâdim denmiştir. Fukara babalarına veya dervişlere hizmet eden şeyhlere de “hâdimü’l-fukarâ” denmiştir. Yavuz Sultan Selim ve sonraki Osmanlı pâdişahları için “Mekke ve Medîne gibi iki mukaddes yere hizmet eden” anlamında hâdimü’l-haremeyn(i’ş-şerîfeyn) unvanı kullanılmıştır. Önder olmanın yolu, hâdim olmaktan geçer. Gerçek efendi/önder kendine hizmet ettirmez, kendisi hizmet eder. İşte tevazunun zirvesi Efendimizden bir örnek: Peygamberimiz, birgün sahâbelerine su ikram ediyordu. Peygamber Efendimizi daha önce görmemiş yabancı bir kişi dışarıdan mescide girdi ve “Bu kavmin (topluluğun) seyyidi (önderi, efendisi) kimdir?” diye sordu. Allah’ın Rasûlü “Benim” demedi, “Bir kavmin efendisi onlara hizmet edendir.” buyurdu.
Hâdimin iki farklı çoğulu var: Hademe ve huddam. Hademe dilimizde tekil kullanılır, daha çok resmî dâirelerde veya ofislerde hizmet eden görevlileri belirtir. Huddam ise, cinci hocaların belli duâlar okuyarak kendilerine bağladıkları ve istedikleri hizmeti gördürdükleri cinleri tanımlar.
Eskiden erkek çocukları için, bir hürmet ve nezaket ifadesi olarak “kendisine hizmet olunan” anlamında “mahdûm” ifadesi kullanılırdı. Kızlar hemen küsmesin, eskiden kız çocuklarına da “yüce/cömert” anlamında kerîme denirdi.
Ekonomik yaşamın en gözde kavramlarından biri olan istihdâm, “hizmet ettirme, hizmetinde çalıştırma” anlamına geliyor, müstahdem ise “istihdam edilen”… İstihdâmı artırmak en büyük amacımız ya, hepimiz aslında müstahdem olma peşindeyiz. Eskiye göre ne değişti diye sorarsanız, eski zamanın “hâdimler”i gitti, yerine yeni dönemin “müstahdem”leri geldi.
En ilginci ise, hâdım ile hâdimin aynı kelime olması. Hâdım, malûm “kısırlaştırılmış erkek” demek. Eski Ön Asya, Grek, Roma, Bizans, İran, Mısır, Hindistan, Osmanlı… Aklınıza hangi dönemin sarayları gelirse gelsin, hadım çalışanlar istihdam edildi. İslâm bırakın insanları, hayvanları bile iğdiş etmeyi yasaklıyor olmasına rağmen, ne yazık ki hâdım edilenleri istihdam etme geleneği müslüman ülkelerde de yüzyıllar boyu devam etti. Hâdımlar, genellikle efendilerinden ayrılmaz, alay edildiklerinden halkın arasına pek karışmazlardı. Sarayda harem ile dışarısı arasında bir aracı görevi görürlerdi. Peki esas sorunun cevabını vermedik, neden saray hâdimleri için kullanılan “hâdım” ifadesi “kısırlaştırılmış erkek” anlamına geliyor? Bunun nedeni, saray hizmetkârlarının önemli bir kısmının, özellikle harem kısmında çalışanların tamamının erkekliği giderilmiş kişiler olmasından kaynaklanıyor.
Dr. Erdinç Tekbaş
14/09/2022
(215)
(215)
Son Yorumlar