Ehemmiyet ve Mühimmât

Arapça hemme fiili “üzülmek, kaygılanmak, arzu etmek, ilgilenmek, planlamak” gibi anlamlara geliyor. Buradan hareketle, Türkçe’de kullanılan bazı kelimelere bakalım:

Bazı Türkçe metinlerde “hem” olarak geçen “hemm”, “dert, üzüntü, kaygı, tasa, gam” anlamlarına geliyor.

Mühim, “birini kaygılandıran, önemli”; mühimmât ise “önemliler” demektir. Savaş için gerekli olan cephâne vb. şeyleri belirten “mühimmât-ı harbiyye” ifadesi zamanla kısalarak mühimmâta dönüşmüştür. Ehemmiyet de, “çok mühim olma, çok önemli olma” anlamına geliyor.

İhtimâm, “bir şeyin iyi olması için özenerek gayret gösterme, üzerinde dikkatle çalışma, özen” anlamlarını içeriyor.

Aynı kökten gelen himmet kelimesi ise, “meyil, arzu, istek, azim”, “manevi yardım”, “çalışma” ve lütuf” gibi anlamlara geliyor. Muhyiddin İbnü’l-Arabî’ye göre “bir şeyi bütün samimiyetiyle dilemek, iradeyi belli bir nokta üzerinde yoğunlaştırmak” anlamındaki himmetin etkisi altına alamayacağı hiçbir şey yoktur. Böyle bir himmetle Afrika’da Gurâbiyye adı verilen bir zümrenin diledikleri kişileri öldürdüklerini ileri sürer. Hacı Bektâş-ı Velî’nin Yûnus Emre’ye “buğday yerine himmet” vermeyi teklif eden konuşmasını hatırlarsınız. Yûnus Emre sonradan himmeti kabul etmediği için çok üzülmüştür. Konunun uzmanları burada belirtilen himmeti, kemâle erdirme yetisi, mürşidin dervişe nefes etmesi, mürşidin dervişe yönelmesi, tasarruf etmesi ve iç dinamiklerini harekete geçirmesi gibi kavramlarla yorumlamışlardır. Kişinin himmetinin yüce olması ise, bayağı şeylere tenezzül etmemesi, gözünün en yüksekte olması,  mânevî yücelik isterken aza kanaat etmemesi manasını taşır.

Bu açıdan, bir işte, bir konuda ne kadar çok tasalanıyor, ne kadar çok kaygılanıyor isek, ona o kadar ehemmiyet (kaygıdan dolayı aşırı ilgi) gösteriyoruz, mühim (kaygıdan dolayı önemli) görüyoruz, ihtimam (kaygıdan dolayı elden geldiğince iyi olmasına çaba, özen) gösteriyor, himmette (kaygıdan dolayı arzu ve çalışmada) bulunuyoruz demektir. Bir başka deyişle, “kaygı varsa, önem var”, “önem yoksa, kaygı da yoktur” demektir. Nitekim kaygının ahirete yönelik olması gerektiğini vurgulayan bir hadiste, Peygamberimiz “Kaygılarını (hümûm) tek bir kaygı ve âhiret tasası haline getiren kişiyi Allah dünya kaygılarından kurtarır” buyurmuştur.

Dr. Erdinç Tekbaş

21/09/2022

(156)

kez okunmuştur.

(156)

Speak Your Mind

*