Peygamber Efendimiz bir hadislerinde, “Gerçek şu ki, her insanın vücudunda 360 eklem bulunmaktadır. Kim bu eklem sayısı kadar Allahü ekber, Elhamdülillah, Lâ ilâhe illallah der, Allah’tan bağışlanma diler, insanların yolu üzerinden taş, diken veya kemik gibi şeyleri kaldırır, iyiliği emreder veya kötülükten sakındırırsa, o günü kendisini cehennemden uzaklaştırmış olarak geçirir.” buyurmaktadır. Bu konuda benzer mahiyette, “Her birinizin her bir eklemi için bir sadaka gerekir. Binaenaleyh her tesbih sadakadır, her hamd sadakadır, her tehlil sadakadır, her tekbir sadakadır. İyiliği tavsiye etmek sadakadır, kötülükten sakındırmak sadakadır. Kulun kuşluk vakti kılacağı iki rek’at namaz bütün bunları karşılar.” ve “İnsanların her bir eklemi için her gün bir sadaka gerekir. İki kişi arasında adâletle hükmetmen sadakadır. Bineğine binmek isteyene yardım ederek bindirmen yahut yükünü bineğine yüklemen sadakadır. Güzel söz sadakadır. Namaz için mescide giderken attığın her adım bir sadakadır. Gelip geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan gidermen de sadakadır.” gibi hadisleri de görüyoruz.
Acaba insan vücudunda 360 eklem olduğunun belirtilmesi, eklem sayısının çokluğunu vurgulayan “çokluktan kinaye” bir ifade midir? Bu sayının belirtilmesinde nasıl bir hikmet vardır? Bu konuyu birkaç açıdan ele alabiliriz:
- Bilindiği üzere; iki ayrı kemik parçasının oluşturduğu boşluklara eklem denmektedir. Eklemlerin tıbbi sınıflandırılması şöyledir:
- Oynar eklemler (Diz, dirsek, omuz, kalça, el ve ayak bileği gibi)
- Az oynar veya oynamaz eklemler (Sırt kemikleri, el ve ayak tarak kemikleri gibi)
- Aralarında mezenşim dokusu olanlar
- Aralarında kıkırdak dokusu olanlar
- Aralarında kemik dokusu olanlar
Konuya ilişkin birçok kaynakta, bu tasnif de dikkate alınarak insan vücudunda 360 eklem olduğuna yer verilmekte; hatta bazı kaynaklarda 360 eklemin yerlerinin tek tek sıralandığı görülmektedir. Bu çerçevede, Peygamber Efendimizin insan vücudundaki eklemlerin sayısını 360 olarak belirtmesi, bazı araştırmacılarca mucize olarak değerlendirilmektedir.
- Eklem sayısına ilişkin olarak bazı kaynaklarda ise, 230, 143, 68, 230’dan fazla gibi farklı rakamlara da yer verildiği görülmektedir.
- Bazı görüşlere göre ise, eklem sayısının tam olarak belirlenmesi mümkün değildir. Zira, bir fetüsün 300 civarında kemiği varken, bunların bir kısmı doğumla birlikte kaynamaya başlar ve yetişkin bir insanda ortalama kemik sayısı 206 olarak ortaya çıkar. Kemik sayısı ile birlikte, eklem sayısı da değişikliğe uğrar. İkinci olarak, eklemin nasıl tanımlanacağı problemlidir. Örneğin kafatasında, köşelerinden birbirine kaynamış kemiksi plakalar bulunmaktadır, bunlar tek bir yapı olarak mı kabul edilmeli, yoksa plakaların diğer plakalarla kesiştiği yerler birer eklem olarak mı değerlendirilmelidir?
- Hadisteki rakamın bir mucize olarak görülmesine ve değerlendirilmesine tahammül edemeyen çevreler, bu konu ile ilgili çeşitli itirazlar öne sürmektedir. Eklem sayısı konusunda 360 rakamının yanlış olduğu, 360 dışında başka sayılardan da bahsedilebildiği; bazı Eski Çin ve Budist kaynaklarında eklem sayısının 360 olduğuna yer verildiği, bu bilginin oradan alınmış olabileceği; her insanda 360 eklem olduğu bilgisinin doğru olmadığı, eklem sayısının doğumdan sonra bir süre arttığı, sonra azalmaya başladığı; 360 sayısının doğru olması halinde de, bu sayı otopsi ile rahatça tespit edilebileceğinden, yine mucize olarak görülemeyeceği gibi iddialar ortaya atılmaktadır.
Peygamber Efendimizin 360 ifadesinin mucize olabilme ihtimalinden bu derece rahatsız olmak nasıl izah edilir? Bu durum, Ziya Paşa’nın “Erbab-ı kemâli çekemez nâkıs olanlar, Rencide olur, dîde-i huffaş ziyâdan.” beyitini hatıra getiriyor. Efendimizin ümmi olduğu ve her anını yüce bir vazife ekseninde yaşadığı göz önüne alındığında, otopsi çalışmaları ile uğraşmış olabileceği iddialarının akıldan uzak olduğu açıktır. Kaldı ki, bu konuda hiçbir rivayet de mevcut değildir. 360 ifadesini mucize olarak değerlendiren Dr. Arslan Mayda; başta insan kafasındaki oynamaz eklemler, kuyruk sokumu kemiği eklemleri, göğüs kemiğindeki bazı eklemler, kafatasının merkezinde yer alan sfenoid adı verilen 10 kemiğin eklemleri olmak üzere, insan vücudundaki birçok eklemin ya kadavra halinde ya da hem kadavra, hem de iskelet halinde sayılması zor eklemler olduğunu, Peygamber Efendimiz’in bunu saymış olmasının mümkün olamayacağını belirtmektedir.
Eski Çin ve Budist kaynaklarında eklem sayısının 360 olarak yer alabildiği iddiasına gelince; Plinio Prioreschi, “A History of Medicine: Primitive and Ancient Medicine” adlı kitabında, Tung Chung-su’nun (MÖ 179-104), mikroalem insan ile makroalem kâinat arasında paralellik kurduğuna ve 360 eklemi göksel konumları işaretleyen 360o’ye benzettiğine yer vermektedir. Bu bilgi sahihse, 360 sayısı kadim tıp geleneği içerisinde yer alan bir bilgi olarak, Peygamber Efendimiz tarafından işitilerek dile getirilmiş veya işitilmeksizin mucizevî olarak yine kadim tıp verileriyle uyumlu olacak biçimde ifade edilmiş olabilir. Bunda da garipsenecek bir durum yoktur.
Her insanda 360 eklem olduğu bilgisinin doğru olmadığı, eklem sayısının doğumdan sonra bir süre arttığı, sonra azalmaya başladığı; eklem sayısının kişiden kişiye değişebildiği iddiasına gelince, bilim, saptamalarını belirlediği standartlar içerisinde yapar. Bazı insanlarda 3. el veya 11. parmağa rastlanması, “insanların 2 el ve 10 parmağa sahip olması” gerçeğini değiştirmez. Bahsi geçen itiraz da, bu anlamda bir hamakati ifade etmektedir.
- En önemli sorun, pozitivist ve modernist bilim yaklaşımının tüm insanların zihnini hegemonyası altına almış olmasında görülmektedir. Bazı Müslümanlar, bilimsel verilerden onay alarak İslam’ın doğruluğuna destek oluşturmaya çalışırken, bazı İslam aleyhtarları da yine bilimsel verilerden hareketle İslam ile bilimin çatıştığı, dolayısıyla İslam’ın hak din olmadığı yönündeki hezeyanlarına gerekçe aramaktadır. Ne yazık ki, tartışılmaz doğrulardan müteşekkil olduğuna ve nihai doğruları/yanlışları belirttiğine “iman edilen” bir bilim anlayışı sorunun temelini oluşturmaktadır. Bilim, belirli sayıltılar, hipotezler vb. süreçlerle işleyen ve her zaman yanlışlanabilme olasılığı olan bir doğru kabulünü ifade etmektedir. Nitekim, İslam’a iman etmiş bir mümini eklem sayısının 400 olarak tespit edilmiş olması olumsuz etkilemeyeceği gibi, tam 360 çıkmış olması da bir dinsizin hemen İslam’a girmesini netice vermeyecektir.
Eklem sayısına yer verilen hadislere bakıldığında, bu hadislerde esas itibariyle eklem sayısını tespitten ziyade, “ham insan”ın “kamil insan”a dönüşmesini sağlayacak salih amellere yönlendirmenin yer aldığı görülmektedir: “Sübhanallah, Allahü ekber, Elhamdülillah, Lâ ilâhe illallah denmesi”, “Allah’tan bağışlanma dilenmesi”, “İnsanların yolu üzerinden taş, diken veya kemik gibi eziyet veren şeylerin kaldırılması”, “Güzel söz söylenmesi”, “İnsanlara iyiliğin emredilmesi ve insanların kötülükten sakındırılması”, “Kuşluk vakti iki rekat namaz kılınması”, “İki kişi arasında adaletle hükmedilmesi”, “İnsanlara yardımcı olunması”, “Namaz için mescide gidilmesi”… Peygamber feraseti içinde teşbihle örülü hadisin amacını ve mesajını göz ardı edip, 360 sayısına itiraz yolunu seçmenin, şeytanî bir tuzak olduğunda şüphe yoktur. Maddi eklemler, vücudumuzun kemiklerini birbirine bağlayarak bedenimizin bütünlüğünü temin ederken, hadislerde teşvik edilen güzel davranışlar da adeta manevi birer eklem olarak ruhumuzun ve toplumumuzun bütünlüğüne yönelik işlev görmektedir.
Netice itibarıyla,
- 360 sayısı, eklemlerin çokluğunu ifade eden, “çokluktan kinâye” bir ifade olabilir.
- Prof. Dr. Hayrettin Karaman’ın yaklaşımı ile, İslam âlimlerine göre, Allah Resulü’nün dine ait söz, fiil ve tavırları bağlayıcıyken, müspet ilimlerin, teknik ve teknolojinin sahasına giren dünyevi konulara ilişkin söz, fiil ve tavırları bağlayıcı değildir. O’nun bu konulardaki sözleri şahsî görüş, zan ve tecrübesine dayanmaktadır. Bu mânâda, Efendimiz o dönemde mevcut anatomik bilgi çerçevesinde böyle bir değerlendirmeye gitmiş olabilir.
- Yukarıda yer verildiği üzere, gerçekten gaybî bir mucize ifadesi de olabilir.
Her üç değerlendirmenin de imkân dâhilinde olduğunu düşünüyorum. Hadisler turnusol görevi görüyor: Bir yanda, insanlar Cennet’e gitsinler diye gayret gösteren kutlu bir Elçi, diğer yanda, o sözleri anlamak ve yaşamak yerine, yaşamını O’nun sözlerini yalanlama istikametinde harcayanlar… Ne kadar hüzün verici değil mi?
Dr. Naim Tatlıcı
AÇIKLAMA
Bu makalemin sonrasında, 04/06/2021 tarihinde İnternet üzerinden de erişilebilen Doç. Dr. Osman Oruçhan’a ait bir “bilimsel makale”ye rastladım: Bkz. [Oruçhan, Osman, “İnsan İskeletindeki Kemik/Eklem Sayısı Hakkında Bilgi İçeren Hadisler Üzerine Eleştirel Bir Araştırma” İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, Cilt/Vol: 6, Sayı/Issue: 3, s. 1509-1534, 2017.] Söz konusu makalede yazıma atıf yapılarak, “Naim Tatlıcı isimli bir yazar, bir internet sitesinde yayımladığı; ‘İnsan Vücudunda 360 Eklem Olduğunu Belirten Hadisi Nasıl Anlamak Gerekir?’ başlıklı yazısında, bazı rivayetlerde geçen 360 eklem ifadesinin, milattan önceki tarihlerde Budist ve Çin kaynaklarında bu meyanda bilgilerin bulunduğunu bilmesine rağmen bu bilgilerin Hz. Peygamber’in bir mucizesi olabileceğini kabul etmekte ve hadise yönelik itirazda bulunanları hadis düşmanlığı/ inkârcılığı yapmakla itham etmektedir.” tespitine yer verilmektedir. Doğrusu bir “ilahiyatçı akademisyenin” söylemediğim anlamları nasıl çıkartabildiğine ve bana atıfla “bilimsel bir makalede” nasıl yer verebildiğine hem şaşırdım, hem de üzüldüm. İlim taliplilerinin hassas ve hakikate sadık olması “usûlün” olmazsa olmaz bir şartıdır. Çelişkileri sizinle paylaşmak istiyorum:
Makalede, “milattan önceki tarihlerde Budist ve Çin kaynaklarında bu meyanda bilgilerin bulunduğunu bilmesine rağmen bu bilgilerin Hz. Peygamber’in bir mucizesi olabileceğini kabul etmekte” denmektedir. Halbuki makalemdeki tespitleri tek taraflı yazmadım, aksine farklı ihtimallerin olabileceğinin altını çizdim, fakat bazıları gibi mucize olma ihtimalini de reddetmedim. “Bu bilgi sahihse, 360 sayısı kadim tıp geleneği içerisinde yer alan bir bilgi olarak, Peygamber Efendimiz tarafından işitilerek dile getirilmiş veya işitilmeksizin mucizevî olarak yine kadim tıp verileriyle uyumlu olacak biçimde ifade edilmiş olabilir.” Eğer 360 bilgisi doğruysa ve Peygamberimiz diğer kaynaklardaki bilgiye vakıf olmadan bu sayıyı ifade etmişse bu mucize olmaz mı? İkisi arasında bir çelişki bulunmamaktadır. Ayrıca, sonuç kısmında aşağıdaki üç değerlendirmenin de imkân dâhilinde olduğunu düşündüğümü belirtiyorum.
360 sayısı, eklemlerin çokluğunu ifade eden, “çokluktan kinâye” bir ifade olabilir.
Prof. Dr. Hayrettin Karaman’ın yaklaşımı ile, İslam âlimlerine göre, Allah Resulü’nün dine ait söz, fiil ve tavırları bağlayıcıyken, müspet ilimlerin, teknik ve teknolojinin sahasına giren dünyevi konulara ilişkin söz, fiil ve tavırları bağlayıcı değildir. O’nun bu konulardaki sözleri şahsî görüş, zan ve tecrübesine dayanmaktadır. Bu mânâda, Efendimiz o dönemde mevcut anatomik bilgi çerçevesinde böyle bir değerlendirmeye gitmiş olabilir.
Yukarıda yer verildiği üzere, gerçekten gaybî bir mucize ifadesi de olabilir.
2. Makalede, “ve hadise yönelik itirazda bulunanları hadis düşmanlığı/inkârcılığı yapmakla itham etmektedir.” denmektedir. Fesübhanallah, “hadis düşmanlığı/inkârcılığı” ifadesi nerede geçmektedir, sorabilir miyim hocam? Makaleyi kabul eden hakem akademisyenler, düzelttirmeden bu makaleyi nasıl kabul edebilir? Benim yazımda eleştiri konusu olan husus, eklem sayısına yer verilen hadislerde esas itibariyle eklem sayısını tespitten ziyade, “ham insan”ın “kamil insan”a dönüşmesini sağlayacak salih amellere yönlendirmenin yer aldığı, hadislerin amacını ve mesajını göz ardı edip, 360 sayısına itiraz yolunu seçmenin, şeytanî bir tuzak olduğunu belirtiyor, özellikle inanç karşıtlarının 360 rakamının mucize olabilme ihtimalinden rahatsız olmalarına oklarımı atıyorum ve ilginç biçimde bir ilahiyatçı tarafından “hadis düşmanlığı/inkârcılığı yapmakla itham etmekle” itham ediliyorum.
Bu hadisle ilgili diğer değerlendirmeler için bkz.
https://www.islamveihsan.com/360-eklem-hadisi.html
(30597)
(30597)
buyuk basarı
Allahümme Salli ala seyyidine ve nebiyine Muhammedin sallalahü taala aleyhi vessellem. . . .
Güzel bir çalışma, Allah razı olsun.
Dünyevî sözleri bağlamaz ifâdesi biraz yanlış biraz doğru. Hz.Peygamber(s.a.s.) zann ettiği yerlerde söylemiştir zâten. Ama çok gördüm hadislerde 7-70 vs sayılar çokluktan kinâye olarak kullanılabiliyor. 360 sayısını bir yerde daha gördüm gibi. Yani çokluktan kinâye olma ihtimâli gene yüksek. 27 kat daha sevap olması meselâ CÂMİDE cemaatle namaz kılmanın.Hatta Arap EDEBİYATI’nda da böyledir biraz araştıran görebilir. BU İZAH BİLE YETER İNSANIN TATMİN OLMASI İÇİN. Yok zannetti falan demeye ihtiyacımız yok. Hem İslâm ulemâsı ona buna zannetti dememiş kadim devirde kalanlar geniş geniş düşünmüşler.
BEN EMBRİYOLOJİYLE ALÂKALI BİR HADİS-İ ŞERİF GÖRDÜM Kİ KİTAPLARIMIZDA YAZANLARA TAM UYUYOR. KONTROL ETTİM BİYOLOJİ KİTAPLARINDAN. Hadi bir insan bunu nerden bilsin. Ultrason mu vardı da zamânına kadar her söylediği DOĞRU OLSUN.
ARKADAŞIM O DİYANETİN YAPTIKLARI İŞİ DAHA DA ZORA SOKUYOR.
Bizim zann etti dememiz için başka delillere ihtiyacımız var.
Bir biyoloji sitesinde 206 kemik 360 eklem bulunur diyor her insanda. Siz eklemle kemiği karıştırmışsınız. Eklem hakîkaten 360 tâne
Birçok kaynakta eklem sayısının 360 olarak bahsedildiğine yazıda zaten yer verilmiştir. Karıştırma söz konusu değil. Yazıyı tekrar okumanızda ve bahsedilen biyoloji sitesini paylaşmanızda yarar var.
kemikveeklem.com adresinde 360 eklem oldugu yaziyor.