İslam’da kandil gecelerini kutlamak var mıdır?

 

  • Yüce Rabbimiz, bazı zaman ve mekânları diğerlerinden farklı ve üstün kılmıştır. Tıpkı mescidler içinde Mescid-i Haram’ın, aylar içinde Ramazan’ın, günler içinde Cuma’nın farklı olması gibi. Rabb-ı Rahimimizin hususi teveccühünün yanı sıra, söz konusu istisnai zaman ve mekânların, müminlerin manevi yaşamlarında monotonluğa kapılmasını engellemek, terakki yolunda vites büyütmelerine imkân sağlamak, affa ve mağfirete vesile olmak gibi birçok hikmetleri vardır.
  • Ülkemizde beş gecenin kutlanmasına büyük önem verilmektedir. Söz konusu beş gece, Mevlid, Regaib, Mirac, Berat ve Kadir’den oluşmaktadır. Bu geceler, Osmanlı padişahı II. Selim zamanında minarelerde kandiller yakılarak kutlanmaya başladığı için “kandil” olarak da bilinmektedir. Diğer Müslüman ülkelerde de bu gecelerin tümünün kutlanmakta olduğu düşünüldüğünden, umreye giden vatandaşlarımızın, “Araplar kandil nedir, bilmiyorlar” diye serzenişte bulunduklarına tanık olmuşuzdur. Söz konusu geceleri sırayla inceleyelim.
    • Mevlid Kandili: Mevlid, doğum demektir. Mevlid kandili, Peygamber Efendimizin doğduğu günü yâd etmek amacıyla, doğum günü olan 12 Rebîulevvel gecesi kutlanır. Rasûlullah zamanında ve onu izleyen asırlarda böyle bir kutlama yapılmamıştır. İslâm dünyasında mevlid merasimi ilk defa hicretten yaklaşık 350 yıl kadar sonra, Mısır’da hüküm süren Şii Fatımîler (910-1171) tarafından tertiplenmiştir. Bu merasimler saraya ait olup, sadece devlet erkânı arasında cereyan etmiştir. Fatımîler, Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın doğum günlerinde de mevlid merasimleri tertip ederlerdi. Sünnî Müslümanlarda ilk mevlid merasimi, Hicrî 604 yılında, Selahaddin Eyyubî’nin eniştesi ve Erbil atabeği Melik Muzafferüddin Gökbörü tarafından tertiplenmiştir. Osmanlılar tarafından mevlid, ilk defa III. Murat zamanında, 1588’de resmi hale getirilmiştir. Sarayda tertiplenen merasimlerin yanı sıra, önceleri Ayasofya Camii’nde, sonraları Sultan Ahmed Camii’nde yapılan merasimlere devlet erkânıyla birlikte halk da katılırdı. Bu merasimlerde, Kur’an-ı Kerîm tilaveti, vaaz ve mevlid okunması icra edilirdi. Tarih içerisinde farklı dillerde birçok mevlid yazılmasına rağmen, zamanla Süleyman Çelebi’nin 1409 yılında yazdığı Vesiletü’n-Necât isimli mevlidinin okunması âdet haline gelmiştir. Önceleri yalnız Peygamberimizin doğum gününde okunan mevlid, daha sonra bütün mübarek gecelerde okunmaya başlamış ve giderek yaygınlaşarak, vefat eden kişilerin arkasından okunur hale gelmiştir. Bazı âlimler Peygamberimizin dünyaya gelmesi sebebi ile sevinmenin, bu gün münasebetiyle muhtaçlara yardım etmenin ve Peygamberimize mevlid gibi şiirler okumanın güzel birer amel olduğunu söyleyerek, mevlid kutlamalarının “bid’at-ı hasene” sayılması gerektiğini ifade ederken, bazı âlimler de mevlid kutlamalarına “bid’at-i seyyie” gözüyle bakmış ve buna şiddetle karşı çıkmıştır. Bediüzzaman mevlid-i Nebevi’yi şu şekilde değerlendirmektedir: “Mevlid-i Nebevî ile Miraciyenin okunması gayet nâfi (faydalı) ve güzel âdettir ve müstahsen (hoş) bir âdet-i İslâmiyedir. Belki hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyenin gayet lâtif ve parlak ve tatlı bir medar-ı sohbetidir (sohbet sebebidir). Belki hakaik-i imaniyenin ihtarı (hatırlatılması) için, en hoş ve şirin bir derstir. Belki îmanın envarını ve muhabbetullah ve aşk-ı Nebevîyi göstermeye ve tahrike en müheyyic (heyecan uyandıran) ve müessir bir vasıtadır.”
    • Regaib Kandili: Regaib, kelime anlamıyla rağbet edilen, arzulanan, nefis, kıymetli, değerli” gibi anlamlara gelmektedir. Regaib gecesi denilince, lütuf ve ihsanlarla dolu, kıymeti ve değeri büyük bir gece anlaşılmakta ve Peygamberimiz’in bu gecede birtakım nurani mevhibelere eriştiği kabul edilmektedir. Regaib kandili, Recep ayının ilk Cuma gecesi kutlanmaktadır. Bazı eserlerde, Regaib gecesinin Peygamberimizin ana rahmine düştüğü gece olduğu belirtilse de, 27 Receb ile 12 Rebiulevvel arasındaki süre dikkate alınarak, âlimlerin çoğunluğu tarafından bu tespit doğru bulunmamıştır. Bazıları da Regaib gecesini, Resulullah’ın annesinin O’na hamile kaldığını anladığı gece olarak tavsif etmektedir. Bazıları da her iki bilginin dayanağının olmadığını, Regaib gecesinin rağbet bulmasını, Peygamberimizin daha sık oruç tuttuğu üç ayların başlangıcı Recep ayı ile mübarek Cuma gecesinin birleşmesi ile açıklamaktadır. Regaib gecesi hakkındaki rivayetler sağlam kabul edilmemekte, Peygamberimizin Recep’in ilk Perşembesini oruçla geçirdiği ve Cuma gecesinde kandil gecesine mahsus 12 rekât namaz kıldığı biçimindeki rivâyetlerin herhangi bir dayanağının olmadığı belirtilmektedir. Regâib gecesinde 12 rekât namaz kılma âdeti, 12. yüzyılın başında başlamıştır.
    • Miraç Kandili:  Miraç, yükselme anlamına gelir. Peygamber Efendimiz’in rûhen ve bedenen, Burak isimli semavî bir binek üzerinde Hz. Cebrail ile birlikte Mekke’deki Mescid–i Haram’dan Kudüs’teki Mescid–i Aksa’ya kadar gece yolculuğu (İsra) yapmasını, oradan da bir yükselişle (Miraç) yedi kat göklere ve Sidretü’l–Müntehâ’ya ulaşması, burada Hz. Cebrail’i arkada bırakarak Refref adlı manevi bir binekle Allah’ın huzuruna varmasını ifade etmektedir. Peygamberimiz, Miraç gecesi, Yüce Rabbimizin birçok nimetine mazhar olmuş ve müminlere mirac olacak 5 vakit farz namazı, “Âmenerrasûlü” olarak bilinen Bakara suresinin 285-286. âyetlerini, İsra Suresi’nin 22–39. âyetlerinde bahsedilen prensipleri (Allah’a Şirk Koşmama, Allah’tan Başkasına Kulluk Etmeme, Ana-Babaya İyilik, Akrabaya, Yoksula ve Yolda Kalmışa İyilik, Saçıp Savurmama, Cimrilikten Sakınma, Fakirlik Endişesiyle Çocukları Öldürmeme, Zinadan Kaçınma, Haksız Yere Cana Kıymama, Yetim Malı Yemekten Sakınma, Ahde Vefalı Olma, Ölçü ve Tartıda Doğru Olma, Sûizandan Sakınma ve Kibir ve Gururdan Sakınma), Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölen kimselerin günahlarının affedileceği ve Cennet’e girecekleri müjdesini, iyi amele niyetlenen kişiye –onu yapamasa bile– bir sevap; eğer yaparsa on sevap yazılacağı; fakat kötü amele niyetlenen kişiye –onu yapmadığı müddetçe– hiçbir günahın yazılmayacağı; ancak işlediği zaman da sadece bir günah yazılacağı müjdesini ve et–Tahiyyâtü duasını ümmetine hediye olarak getirmiştir. Miraç kandili, Recep ayının 27. gecesinde kutlanmaktadır. Mevlid kandillerinde, Mevlid okunduğu gibi, Miraç kandillerinde de, bu semavî seyahati anlatan Mirâciyeler okunur.
    • Berat Kandili: Berat, “temize çıkma” anlamına gelir. Bu gecede ibadet edenler kurtuluş belgelerini almış olacakları için ona bu isim verilmiştir. Şaban ayının 15. gecesinde kutlanır. Bazı âlimler, “Hâ Mîm. Andolsun o apaçık kitaba ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Doğrusu Biz, insanları uyarmaktayız. Katımızdan bir emirle, her hikmetli iş onda (o gecede) ayırdedilir. Çünki biz, Rabbinden bir rahmet olarak (peygamberler) göndericileriz. Doğrusu herşeyi işiten, hakkıyla bilen ancak O’dur. (Duhân, 1-5)” âyetlerine bakarak o gecenin Şaban ayının 15. gecesi olan Berat gecesi olduğunu söylemiş ve buna istinaden Allah’ın o gece kulların rızıklarını taksim ettiğini, ecellerini tayin ettiğini, bir sonraki Şaban ayının 15’ine kadar olacak tüm olayları takdir ettiğini, dolayısıyla bu gece yapılacak olan dua ve ibadetlerin mutlaka kabul edileceğini belirtmiştir. Ancak âlimlerin büyük bir çoğunluğu, Duhân suresinde geçen “mübarek gece”nin Kadir gecesi olduğunu söylemişlerdir. Berat gecesinin fazileti ile ilgili olarak bazı hadisler mevcut olsa da, bu hadisler zayıf olarak değerlendirilmiştir. Hz. Peygamber ve sahabe döneminden sonra bu geceyi ibadetle geçirme geleneği başlamıştır. Bu geceye ait özel bir namaz olmayıp, 100 rekâtlık özel bir namazın kılınması yönündeki rivayetler güvenilir bulunmamıştır.
    • Kadir Gecesi: Diğer geceler için kandil tamlaması kullanılırken, halkımız arasında “Kadir Kandili” tabirinin kullanılmaması dikkat çekicidir. Ramazan dışındaki geceler, “kandil” tamlaması ile kuvvetlendirilirken, Kadir gecesi, Ramazan gibi mübarek bir ay içindeki çok özel bir gece olduğundan, böyle bir tamlama gereksiz görülmüş olabilir. Kadir, “değer, kıymet” gibi anlamlara gelmekte olup, mübarekiyeti 97. sûre ile teyit edilmiş bir gecedir: “Doğrusu biz Kur’ân’ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. O gecede melekler ve Ruh (Cebrail) Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler. O gece, tanyerinin ağarmasına kadar bir esenliktir. (Kadir, 1-5)” Kadir gecesinde Kur’an indirilmiş ve her hikmetli iş yazılıp belirlenmiştir. Bu gece, meleklerin ve Hz. Cebrail’in yeryüzüne indiği, esenliğin ta fecre kadar sürdüğü bin aydan hayırlı müstesna bir gecedir. Resul-i Ekrem Efendimiz “Kim Kadir Gecesi’nde inanarak, ihlas ile o geceyi ibadetle geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır.” buyurmaktadır. Hz. Aişe Validemiz de, “Dedim ki: ‘Ya Resulallah, Kadir Gecesi’ni bilirsem onda ne şekilde dua edeyim?’ Şöyle buyurdu: ‘Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa’fü annî. (Allah’ım sen affedicisin, affı seversin, beni affeyle.)’” Kadir gecesi, Ramazanın 27. gecesi olarak kutlanmakla birlikte, Peygamberimizin müminlere tavsiyesi, Kadir gecesini Ramazanın son on gününün tek gecelerinde aramaları şeklinde olmuştur. Kadir gecesinin ihyası ile ilgili olarak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemden bir dua haricinde özel bir ibadet tavsiye edilmemiştir. Fakat Âişe Validemizin bildirdiğine göre, Peygamberimiz Ramazanın son on gününde geceleri ihya eder, ailesini de gecenin ihyası için uyandırır ve itikâfa girerdi.
  • Netice itibariyle;
    • Kandillerin kutlanması Peygamberimiz döneminden daha sonra ortaya çıkmış olup, büyük ölçüde geleneğe dayanmaktadır.
    • Kadir gecesinin kutsallığı Kur’an’da belirtilmiş olup, diğer gecelerin kutsallığı konusunda Kur’an’da bir bilgi yer almamaktadır. Hadislerde ise, sadece Berat gecesi ile ilgili zayıf sayılan rivayetler yer almaktadır.
    • Mevlid ve Mirac geceleri Peygamberimiz ile ilgili iki güzel olayın (doğumunun ve mazhar olduğu mucizenin) gerçekleştiği gecenin yadedilmesidir.
    • Regaib kudsi zaman dilimi olan üç aylara giriş sevincini, Berat ise Ramazan’a hazırlık yolunda vites büyütmeyi sembolize etmektedir.
    • Bu gecelere özel bir namaz bulunmamaktadır.
    • Bid’at, “inanç, ibadet ve kural olarak dinde olmayan bir şeyi uydurmak ve ona yamamak, dinde varmış gibi bilmek, inanmak ve yapmaktır”. Kutlu Elçi (sav), bu konuda “Her bidat dalalettir, her dalalet de ateştedir.” buyurmaktadır. Bu hadis çerçevesinde, mevlit örneğinden gidersek, dinî bir vazifeyi yerine getirdiğini sanarak, özel bir ibadet edasıyla mevlit okumak/okutmak bidattır. Ancak, mevlidin özel bir ibadet olarak değil de, gönülleri yumuşatıp, insanları Muhammedî iklime götürmesi için okunması ise gayet güzel bir davranıştır.  Bu kapsamda, Kadir gecesi (ve bazı âlimlere göre Berat) dışındaki geceleri de, dinin bir gereği olarak değil, âdet olduğunu bilmek kaydıyla, salih amellere vesile kılmakta da bir mahsur olmasa gerektir.
    • Din ile ilişkisi belirli ritüellerle sınırlı olan geniş halk kesimlerini kandillerden soğutmak yerine, kandil gün ve gecelerine teveccühünü bidatlardan arındırmaya ve hayra kanalize etmeye çalışmakta ve Kur’an okuma, namaz kılma, oruç tutma, dua etme, bağışlanma dileme, zikir, fikir ve şükürde bulunma, Peygamberimizin örnek hayatını hatırlama, O’na salâvat getirme, büyüklerin gönlünü alma, küçükleri sevindirme ve yoksullara, kimsesizlere, mazlumlara sahip çıkma gibi güzel amelleri teşvik etmekte yarar bulunmaktadır.

Doğrusunu O bilir.

 Dr. Naim Tatlıcı

(205735)

kez okunmuştur.

(205735)

Comments

  1. Ahmet Gözübüyük says

    Kandil geceleri Araplar tarafından yapılmamaktadır.Bütün kandil geceleri aynı zamanda peygamber efendimizin ölümünün çok zaman sonra kutlamaya başlamıştır.Yani kültürel olarak yapılmaya başlanılmış olup hurafeler olarak anlaşılmaktadır.

    • Mehmet İsmail says

      Ahmet Bey, güzel bir kültürel gelenek. Bir de zamanımıza uydurulsa “hurafe” gibi düşünenler azalır.

    • İbrahim Güler says

      Kur’an dan referans almayan hiç bir bilgi doğru bilgi değildir, dolayısıyla da kandil kutlamaları hurafedir, din adına, dindarlık adına kutlanırsa Allah muhafaza, şirk’e girme tehlikesi bile vardır, çünkü dine Allah’tan başka kimsenin ilave yapma ve eksiltme yapma gibi yetkisi yoktur, Allah’ta nelerin yapılıp yapılmayacağını Kur’an ile bildirmiştir.

      Saygılarımla.

    • mikail han says

      Doğru katılıyorum

  2. Bir süredir İslam’a giren hurafelerle ilgili araştırmalar yapıyorum.Gördüğüm kadarıyla kandillerde maalesef bunlara giriyor.Kuran’ın indiği Kadir gecesi dışında hepsi geleneklerden gelmiş şeyler maalesef.Kuran’da kandil kutlamak diye bir şey yok.

    • Hasan şekercioğlu says

      Hepsi Kuran da var. Ve önemli geceler olduğu belirtiliyor. Hurafe değildir. Araştırmanızı kuran ve hadislerden iyi bir şekilde yapın. Hassa bir konuda yanlış yönlendirme yapmayın.

      • Yasin gültomruk says

        HEPSİ KUR’AN DA VAR DEMİŞSİNİZ SADECE KADİR GECESİ VARDIR KADİR SÜRESİ DELİLİDİR GERİ KALAN KANDİLLER İÇİN SİZİN DELİLLERİNİZ NELER NOT ( KUR’AN DAN)

      • musa yalçın says

        1 tane ayet örnek verirmisiniz bu gecelerle alakalı

      • Semsettin alagoz says

        O delilleri(kurandaki süre ayet noyu ve hadisi) söyler misin bi dostum. Öyle kuran da var demekle olmaz bu işler. Süre adı ve ayet no yaz.

      • ali yaşar says

        hepsi kuran var demekle olmaz dersinki şu surenin şu ayetinde var dersin yoksan olmayan bir şeyi kuranda var dersen kendiliğinden kurana bir şey eklemiş gibi olursun o zaman dinden çıkarsın bu konulara çok dikkat etmek lazım

      • Haşa, sizde Farklı bir Kur’an-ı Kerîm mı mevcut acaba.

      • Selim nac says

        Adet olduğu unutulup malesef artık sanki dinin bir gereğiymiș anlatılması ve öyle anlaşılması yüzünden neyin adet neyin ibadet olduğunu artık bilemez duruma getirdi bizi.

    • İbrahim Güler says

      Kadir gecesine özel bir abadet te yoktur, kadir gecesi değerini Kur’an ın o gecede nazil olmaya başlamasından alır.

  3. Naci Ozkulekci says

    Kendimizin veya aile fertlerimizin doğum günü kutlaması adeta adet haline geldi ve kimse bırakamıyor.Dini günleri kutlamak herhalde doğum günü kutlamasından daha hayırlı ve faydalı.tabii ki aşırılığa kaçmadan.farz gibi telakki edilmeden.şahsen Rabbimizin değer verdiği gün ve gecelere değer hiç vermiyelim mi..

    • CEM SAYIL says

      Naci bey;sonuna kadar katılıyorum Sadece “Rabbimin değer verdiği gün ve geceler” cümlesi hariç.Allah affetsin.Yaradan gün ve gecelerde bir ayırımı olmamıştır.Emirleri vardır, peygamberler tebliğ eder, kitaplarında sonsuza ulaşır biz kulları emirlerine uymakla mükellefiz.

    • halis Bildiş says

      Rabbimizin gönderdiği kutsal kitabında kadir gecesi hariç anılmıyor. Sonradan icat edilmiş günleri rabbimizin değer verdiği günler olarak belirtmememiz gerekir. Bence günaha giriyoruz.

    • attila şimsek says

      dogum günü kutlamak günah diyosunuz batı adeti siz kendi dogum gününüzü kutluyormusunuz yada cocugunuzun kızınızın az innsaflı olun.

  4. Levent Karaca says

    Bitat diyen Çok tanıdık biliyorum. Ama bitat deyipte Müminler ne yapıyor ki. Bir Mübarek ayın başlangıç ini kutlamak veya oruçlu Kur-an okuyarak karşılamak, Günah mı? Veya dinden mi çıkarır. Bence Bitat değil. Ama tabii Alım Abilerimi daha iyi bilir. Saygılar a.

    • ihsan erguven says

      Dinin geregi gibi dine yamamak dinin degismesine sebep olmak iste tehlike burda..

    • Engin Üçüncü says

      Bidat diyerek küçümsemek doğru bir yaklaşım mıdır. Bugün din diye uyguladığımız bir çok şey küçük bidatlardan türemiştir. Öyleki artık hangisi dinin bir parçası hangisi uydurma belli değil. Bu nedenle Kur-an’ın tastiklemediği hiç bir şeyi din diye alıp uygulamamak gerek.

  5. Ahmed Cüneyd Erdogan says

    Evet,Ülkemizin ve Dünyanın, gerçekten Allahtan (c.c) korkan ve derin bilgilere sahip Allah(c.c.), dostları Alimlere ihtiyacı vardır.
    Hayatımızdaki bütün haller bilinmelidir ki ilim varsa anlam kazanır,ilim le hayat gerçek manasıyla hayat olur.Topyekün dua etmeliyiz Allahım ,Mürşidi kamillerle,Allah(c.c.) dostlarıyla beraber,ilmi öğrenmeyi ve ilimle amel etmeyi bizlere nasib et.Amin

  6. İdris Kulaçoğlu says

    İslam’ın ve Kitab-ı Kur’an-ın esas amacı NİTELİKLİ İNSAN ve NİTELİKLİ TOPLUM oluşturmaktır … Kur’an-ı ANLAMAK , KAVRAMAK , BİLMEK ve DOĞRU UYGULAMAK gereklidir …Kur’an-da olmayan herhangi bir işlemi , işlem çok güzel de olsa uygulamak DOĞRU DEĞİLDİR … Sanki Yüce Yaratanımız bazı konuları eksik bırakmış da birileri bu eksiklikleri tamamlamış gibi olur … Bu açıkça ORTAK KOŞMA / ŞİRKtir … Dinin sahibi sadece Yaratanımızdır . Ve Kuralları sadece Yüce Yaratanımız koyar …Kur’an-da sadece KADİR GECESİ nin adı geçmektedir … Cuma gününün özelliği , inananların haftanın en az 1 gününde bir araya gelebilmesi , haberleşmenin / bilgilenmenin sağlanması , sorunların konuşulması emridir . Toplum uygulamalarını doğru / yanlış olarak değerlendiren insanların sözleri / kuralları sadece kendilerini bağlar …. Tövbe , Kur’an-da kuralları ile açık ve net anlatılmıştır . İnsanın yapacağı kusur ve kabahatlerin ne şekilde affedileceğide çok açık ve nettir . Sürekli kusur ve kabahat işleyen insanların bir gecede dua etmesi onların günahlarını asla ortadan kaldırmaz . İnanan insanlar için her günün güzelliklere vesile olmasını diliyor , sevgi ve saygılarımı sunuyorum ….

  7. Mehmet İsmail says

    1.islamda işk reform Osmanlılar zamanımda yapılmış ama devamı getirilmemiş.
    2. Günümüzde Güneş takviminin Ay takvimine nazaran daha geeçekçi plduğu kabul edilmekle beraber Türkiye dahil birçok üşlede bağnazlık yapılıp ay yakviminde ısrarcı oşunmakta ve bı gibi davranışlar İslamiyetin aşeyhine olmaktadır.

  8. Yasin gültomruk says

    Selamünaleyküm Bu güzel yazınızı kullanmak bilgi amaçlı kopyalıyorum Allaha emanet olun

  9. Mehmet Ali Atlıhan says

    Bizim toplumumuz her konuda olduğu gibi, adeta “vur deyince öldürüyor”. Peygamberimizden çok sonraları, bazı devlet yetkilileri tarafından uygulamaya alınan kandil geceleri de (maalesef) dinimizin bir parçasıymış gibi algılanmaya ve uygulanmaya başlamıştır. Bu doğrudan doğruya bidat tır. Son yıllarda cenaze törenlerinde dağıtılan ve cenaze sahibine büyük külfet getiren yiyeceklerin gelenek haline gelmesinden endişe duyuyorum. Bu da bidat tır. Halbuki eskiden tam tersi yapılır, akraba ve komşular cenaze evine yiyecek getirirlerdi.

  10. Fersun Yeşilkaya says

    Kur’an’da bulunan dinin güzel bir özeti. İlave ve eksiltmelerden aynı oranda kaçınmalıyız

  11. Benhur öz says

    peygameberimizin doğum gününü kutlamanın nesi kötü? Araplarda yok deniyor,mevlid ilk Mısırlılarda kutlandı. kandil adını Osmanlılar döneminde bizden aldı,iyi de nesi kötü..Zaten adı kutlama ,ibadet değil.Yani bir gelenek.Ama kutlanması güzel bir gelenek.
    Regaip kandili 3 ayların başlangıcı olduğu için kutlama vesilesi. Tüm bu kutlamalar gelenek,sizce faydası yok mu topluma?
    Kadir gecesi Kur’anda bidirilen bir gece..
    İnsanların boğazlandığı,açlığın kol gezdiği bu dünyada olumlu düşünce olumsuz düşünceyi yok etmeli..

    • Serkan Öztürk says

      Valla ben de sana katılıyorum kardeş din adına falan değil biz ibadet etmiş olduğumuz için yapıyor ve dualar edip iyi dileklerde bulunuyoruz. Her şeyin herkesin ölümü doğumu günü gecesi oluyor da bunlar neden olmasın . Zaten bunlar ve Cuma günleri de olmasa milletin müslüman old hatırladığı yok bence. Yapılan iş kötü niyetli değil kimsenin de Yok şirkmiş yok dini somurmekmis gibi düşünceleri olduğunu düşünmüyorum.

  12. ahmet özbek says

    iyide güzel kardeşim bunlar din adına yapılıyor .Gelenekler günümüzdeki gibi din haline gelince sapla saman birbirine karışıp .Allahın Gönderdiği Peygamberinin tebliğ ettiği tertemiz din anlayışı ortadan kalkıp herkesin hoşuna giden bir hurefesi din oluyor.Örneğin Peygambere gelen ilk emir Oku .! ümmete yok.Aklederek kuran okumak yok,Kıldığımız namaz müslümanı doğrultmuyorsa boşa yapılan spor hükmünde yani camide müslüman sosyal hayatta her türlü haltı işlemek Müslümanın vasfı olmamalı.Peygamberimizin Kuranda ümetini şikayet eden Bir Ayet var Furkan suresi 30 Bu ayeti Meallen aklederek okursak belki nasıl müslüman olmamız lazım Akleder ve yaşamımızı heve ve hevesimize göre değilde Sorgulanacağımız Kitabımız KURAN’a göre hayat yolumuzu yaşamımızı ayarlar ve inşallah kuetulanlardan oluruz.

  13. Mehmet Ali Gölcüklü says

    Arkadaşlar, çağımızda birçok ilahiyat fakültemiz ve çok kıymetli hocalarımız var. Bir mesele hakkında kendi bilgimiz yetmiyorsa Hocalarımıza başvursak doğruyu onlardan öğrensek daha iyi olmaz mı? Onlara ulaşmak da zor değil. Bir çok arkadaşımız yorum yapmış. Hiç birisi bir din alimini referans göstermiyor. Önünüzdeki bilgisayarlar – internetler ne işe yarıyor Allahaşkına…

mikail han için bir cevap yazın Cevabı iptal et

*