- “Ey kitap ehli! Peygamberlerin arasının kesildiği bir sırada, ‘Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı’ demeyesiniz diye, işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi… (Mâide, 19)” anlamındaki âyetteki, “peygamberlerin arasının kesildiği bir sırada” ifadesinden hareketle, fetret “peygamberlerin gönderilmesine ara verildiği ve vahyin kesildiği ara dönem”, “bir peygamberin vefatı ile diğerinin gelmesi arasında geçen zaman”, “özellikle Hz. İsâ ile Hz. Muhammed arasında dinî hayatta durulma ve gevşeme devresi olan zaman” olarak tanımlanmıştır.
- “Andolsun senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan bazılarını sana anlattık, bazılarını ise anlatmadık… (Mü’min, 78)” ayetinden de anlaşılacağı üzere, bizler cihânın her tarafında zuhûr etmiş olan kutlu önderlerin çok azı hakkında bilgi sahibiyiz. Yüce Rabbimiz gönderdiği Peygamberler silsilesi ile insanlığa davetini yenilemiş, ebed mutluluğuna giden yolu tebliğ etmelerini sağlamıştır. Bununla birlikte, fetretin, hak dine ilişkin davetin ulaşmaması veya batıl ile karışık biçimde ulaşması anlamında çeşitli zaman ve mekânlarda gerçekleşmiş olduğu da açıktır. Cenâb-ı Hakk, Âdil-i Mutlaktır; “Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar.… (Bakara, 286)” prensibince, herkes gücünün yettiğinden sorumludur. Buna göre, kendisine zorla haram yedirilen kimse sorumlu olmaz, fakire hac ve zekât vazifeleri farz olmaz, hasta kişi, hastalığının derecesine göre namazını oturarak veya yatarak kılar. Peki, Cenab-ı Allah, davetinin ulaşmadığı kullarını cehenneme koyar mı? Bu sorunun cevabı İsra suresi 15. âyette şu şekilde verilmiştir: “Biz bir elçi göndermedikçe, hiç kimseye azab edecek değiliz.” Bu ayeti iki itikadi mezhep biraz farklı yorumlamıştır. Eşariler, ayette geçen “elçi”nin doğrudan “peygamberler” olarak anlaşılması gerektiğini düşünürken, Maturidiler, elçiden maksadın “akıl” olduğunu kanaatini belirtmiştir. Onlara göre, akıl, doğru ile yanlışı ayırabilecek bir kabiliyette olduğundan, kendisini yaratan birinin olması gerektiğini bilmekle sorumludur. Ama ibadete ait hükümler akıl ile bilinemeyeceğinden bu konuda fetret ehline bir sorumluluk düşmez.
- Prof. Dr. Mustafa Akçay’a göre; gerek Peygamberimizden önceki dönemde yaşanmış fetret halleri, gerekse Peygamberimizden sonraki dönemde İslam mesajının ulaşmadığı veya deformasyon ile ulaştığı insanların mevcudiyeti nazara alındığında, bu insanların ahiretteki manevi durumlarının ne olacağına ilişkin temel olarak dört farklı görüş ileri sürülmüştür:
a) Sorumlu olmayacaklarını benimseyenler: İmam Eşari, İmam Malik ve İmam Şafii başta olmak üzere birçok bilgine göre, davet ulaşmadığı müddetçe akla itibar edilerek dinî bir yükümlülükten bahsedilemez. Bu tür kişiler herhangi bir dinî inanca ve metafizik düşünceye sahip olmadan tam bir gaflet içinde de yaşasalar, dinî bir sorumlulukları yoktur.
b) Sorumlu olacaklarını benimseyenler: Başta İmam Mâturîdî ve Ebu Hanife olmak üzere bazı bilginler, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırabilmek anlamında aklın ve tefekkür tecrübesinin önemine dikkat çekmişler ve akıllı olup, belli bir tefekkür/araştırma tecrübesi yaşayan insanların Allah’a imanla mükellef olduklarını belirtmiştir. Ancak tefekkür/araştırma sürecini yaşamadan ölen kimselerin de cehenneme gitmeyeceklerini belirtmişlerdir.
c) Âhirette imtihan edileceklerini benimseyenler: Ahmed b. Hanbel ve İbn Teymiyye gibi bazı bilginlere göre, fetret ehli ve bu hükümde bulunanlar, dünyada herhangi bir dinî sorumlulukları olmamakla birlikte, âhirette doğrudan cennet veya cehenneme gitmeyecek, kıyamet gününde Allah tarafından bir imtihana tabi tutulacaklardır. Allah’ın emrine itaat ederek cehenneme girenlere cehennem soğuyarak güvenli bir yere dönüşecek, itaat etmeyenler ise cehenneme gönderilecektir.
d) Kıyamette sorgulandıktan sonra yok edileceklerini benimseyenler: İmam Rabbânî ve görüşlerini paylaşan bilginler, herhangi bir peygamberin daveti kendilerine ulaşmamış kişilerin sorumlu olmadığını, sorumlu olmayanlar için ebediliğin söz konusu olmayacağını, bazı hususlarda sorgulandıktan sonra cennet veya cehenneme gönderilmek yerine yok edileceklerini ifade etmişlerdir.
- Peygamber Efendimiz ve İslam hakkında bilgi sahibi olsalar da, sürekli olarak çarpıtılmış bilgilere muhatap olan kişilerin durumu ne olacaktır? İmam Gazali, bu kişilerin durumunu Peygamberimizi hiç duymamış olanların haline benzetmekte ve kurtulanlardan olmasını ümit etmektedir.
- Âlimlere göre, fetret ehli insanların, dine tabi olmamaları her türlü kayıttan uzak yaşayabilecekleri anlamına gelmemekte; iman veya ibadet gibi konularda çeşitli muafiyetleri olsa da, hırsızlık yapmama ve cinayet işlememe gibi temel ahlaki konularda sorumlulukları bulunmaktadır.
- Hakikatine ahirette Cenab-ı Hakk’ın muamelesini görerek vakıf olabileceğimiz fetret konusu, hak dinin mesajından habersiz veya çarpıtılmış biçimde haberdar olan insanlar için bir rahmet ve adalet tecellisini içermekte, ancak Müslümanlara tebliğ vazifelerinin önemini bir kere daha hatırlatmaktadır.
Herşeyin doğrusunu O bilir.
Dr. Naim Tatlıcı
(2977)
kez okunmuştur.
(2977)