Tarih içerisinde, başta Hindular, Eski Mısırlılar ve Aztekler olmak üzere çok farklı topluluklarda güneşe tapınma ritüeline rastlanmaktadır. Sanskritçe’de, surya “güneş”, namaskara ise “selamlama” anlamına gelmektedir. Surya namaskara, kökeni güneş tanrısına ibadete dayanan ve 12 hareketten oluşan bir yoga ritüelini ifade etmektedir. Hinduizm’in geleneksel uygulamasında, doğan veya batan güneşe (doğuya veya batıya) doğru dönülerek icra edilmektedir. Surya namaskara içerisinde yapılan hareketlerin, namazda yer alan kıyam, rükû ve secdeyle az da olsa bazı benzerlikler göstermesi ve namaz ile namaskara terimlerinin birbirine benzemesi, bazı İslam düşmanlarınca namazın Hindulardan İslam’a geçmiş bir ibadet olduğu iddiasına dayanak olarak gösterilmektedir.
Öncelikle, Kur’an’da Farsça kökenli “namaz” tabiri geçmemekte, “salât” ifadesi kullanılmaktadır.
İkinci olarak, Türkler İslamlaşma sürecinde, İran kültürünün etkisine maruz kalmıştır. Türkçe’de temel İslami kavramların önemli bir kısmı (abdest, namaz, oruç, niyaz, peygamber vb.) Farsça kökenli olup, namaz kelimesi onlardan bize intikal etmiştir. Eski İran dilinde “nam”, “eğilmek, tazimde bulunmak” anlamına gelir. Farsça’da kullanılan namaz ise, “saygıyla eğilmek, secde etmek, ibadet için eğilmek, boyun eğmek, hizmet etmek ve başı yere koymak” gibi anlamları içermektedir. Eski Farsça, Orta Farsça da denilen Pehlevi dili, Sanskrit dili, Pazend dili, Afgan dili vs. hemen hemen bütün Hint-İran dillerinde aynı kelime, ya aynı anlamda ya da benzer anlamlarda kullanılmaktadır. Sanskritçe’de de “namas”, “selamlama, saygı gösterme, boyun eğme” gibi anlamlara gelmektedir. Dolayısıyla, namaz ile namaskara arasındaki benzerlik, namazın Güneşe tapanlardan Müslümanlara geçmiş bir ritüel olduğunu göstermemekte, selamlama, saygı gösterme, boyun eğme gibi anlamları ifade eden bir kelimenin Hint-İran dillerinde aynı/benzer kelime ile karşılanmasından kaynaklanmaktadır. Putperest Güneş’e saygısını ifade ederken, Müslüman Güneş’i yaratan Rabbine saygısını ifade etmektedir.
Üçüncü olarak, yogacılar tarafından allansa pullansa da, İslamî anlamda, surya namaskara temelleri Güneş’e tapmaya dayanan pagan/putperest bir ritüeldir. Örneğin, Hindistan’ın Madhya Pradesh eyaletinde Guinness Rekorlar Kitabına girilebilmesi için okullarda surya namaskara yapılması yönünde verilen talimatlara Müslüman âlimlerce itiraz edilmiş ve bunun İslam’da yasaklanmış putperest bir eylem olduğu ifade edilmiştir. Yeryüzünde yaşamın tevhid üzere başladığı, sonradan insanların şirke girerek yoldan çıktığı dikkate alındığında, surya namaskaranın hak dinlerden miras kalan, şirke evrilmiş bir ibadet türü olması muhtemel gözüküyor.
Dördüncü olarak, hiçbir namazın kılınamayacağı üç mekruh vakit mevcuttur: Güneşin doğmasından yükselmesine kadar olan zaman, güneşin tam tepe noktasında olduğu zaman ve güneşin batma zamanı (Bu vakitte sadece, o günün ikindi namazının farzı kılınabilir). Bu üç vakitte namazın kılınmamasının hikmeti, güneşe ibadet eden putperestlere benzememek olarak ifade edilmiştir. Zaman zaman sorulan “Acaba devrimizde güneşe ibadet edenler kalmış mıdır?” sorusunun cevabını surya namaskarada buluyoruz. Bu asırda hâlâ güneşe tapma aktivitelerinin “sağlığa faydalı olma” gibi argümanlarla paketlenerek insanlığa sunulduğuna şahit oldukça, İslam’ın en büyük zulüm olan şirkle mücadelesinin ne derece yerinde ve haklı olduğunu bir defa daha tasdik ediyoruz.
Dr. Naim Tatlıcı
(16115)
(16115)
Namaz kelimesinin namas, namaskaradan geldiği apaçık olduğu ortada. Zaten siz de kabul ediyorsunuz. Müslüman kardeşlerim bunu söylediğimde kaçamak cevap olarak Kur’an’da namaz kelimesi yok salat var, aralarında alaka yok diyorlar. Adı ne olursa olsun, namaz ya da salat , bu ritüelin yapılma şekli Kur’an’da da yazmadığına göre (5 vakit namaz bile tartışmalıdır biliyorsunuz, hadi uzatmayalım 5 vakit olduğunu kabul edelim) Peygamber Hz. Muhammed namazın nasıl kılınacağını insanlığa öğretirken nereden ilham almıştı ? Sakın yüzyıllardır Arap yarımadasında etkisini sürdüren ardçı Hinduizm olmasın sakın ? Brahman İbrahim’e Kabaa (Küp demek Hindu dilinde) Kabe’ye dönüşmüş, namaskarada yapılan ve putperestler tarafından sürdürülen ritüel biraz değişime uğratılarak , tabi farklılık olması için güneşin doğması veya batması esnasında değil de , öncesi ve sonrasında , gün ortasında (tam gün ortası değil tabi birazcık sonrası) ve tabi ki güneş tanrısı ile değil, Yüce Rabbimizle bağlantı kurmak için olması daha akla makul geliyor…
Sevgili kardeşim,
“Yahudilik, Hıristiyanlık, Hinduluk, başta onlar vardı da, İslam 6. yüzyılda geldi” gibi bir yaklaşım doğru değildir. Bir mümin, İslam’ı ilk kez çıkmış bir din olarak görmez, İslam, Hz. Adem’le başlamış kutlu zincirin hem genel adı, hem de son halkasıdır.
Bu anlamda, esas olan tevhid olup, putperestlik vb. inançlar ondan bozulmayı ifade eder.
Dinlerin hepsi başta bir olduğu için, zaman içindeki bozulmalar sonucu birbirleri arasındaki benzerlikler, birinin öbüründen türediğini göstermez.
Aksine, bozulanlar, bozulmayandan sapmanın bir yansımasını ifade eder.
Tabii, bu mümin bakışıdır.
Sağlıcakla kalın.
Namaz (salah) Hz. Muhammed’den öncede vardır bütün ümmetlere peygamberler gönderilmiştir. ama insanlar bunu zamanla saptırmışlar ve değişik şekillerde şirke sapmışlardır. bunların yanlış olanlarının temizlenmesi ve yeni emirlerin gelmesi bazı emirlerin değiştirilmesi Hz. Muhammed döneminde olmuş ve bunu biz inananlar zaten inkar etmeyiz bizim salahımız yaradılmışa (güneşe aya yıldıza vs Değil) bizatihi hepsinin de yaradıcısı olan Allah’a olmakla birlenmiştir. yani Allah birdir. onların dediği gibi yıldız ay güneş inek buza falan değil hepsinin yaradıcısı olan ve bir ve diri olan Allahtır.
Surya namaskara güneş enerjisi ile bağlantı çalışması olup vücudun sağından geçen pingala Nadi kanalının aktifleşmesini sağlayan, vücuda canlılık veren bir yoga tekniğidir. Güneş tanrısına tapma, ibadet gibi dinsel bir eylem değildir. Yogada evrensel enerjilerle bütünlük haline gelme vardır, dinsel ayin, ritüeller yoktur. Yoga bir din değildir. Hinduizm, Budizm yoga tekniklerinden çokça faydalanarak dinlerine bu teknikleri monte etmiştir. Yoga herhangi bir dinin ürünü değildir, bilakis bu dinler öğretilerini zenginleştirmek adına yogadan faydalanmışlar.
Namaz ve namaskara konusundaki benzerlik konusunda bilgim olmadığı için yorum yapamıyorum, o dilbilimcilerin veya din adamlarının konusu. Sevgiler
Engin Bey, yorumunuzdan yoga konusunda bilgili biri olduğunuzu tahmin ediyorum. Yoga hinduizm/budizmin içkin bir unsuru mudur, yoksa bir teknik olup anılan dinler bunu dediğiniz gibi kendine monte etmiş midir? İşin uzmanlarının ve sizin konuyu incelemesinde yarar var.
Ancak yogacıların kullandıkları teknikleri dinlerden bağımsız olarak takdim etme çabalarına rağmen, uzakdoğu dinlerine dayanan temelleri olduğu açık. evrensel ruh/bilinç/enerji ile bütünleşme, hint öğretisi vedalar, ruhların farklı bedenlerde yansıması, reenkarnasyon vb. birçok İslam dışı kavramla bağlantılı bir boyutu olduğu da açık.
Bunlar yerine, şirkten azade, nefis terbiyesi ve tezkiyesine dayanan ve takva yolunu esas tutan manevi disiplinlerimizle hemhal olmamızın doğru olacağı kanaatindeyim.
Rabbim dosdoğru yoldan bizleri ayırmasın.
Bakara suresi, 243 ve 259. Ayetler, özel durumlarda yeniden bedenlenmenin olduğunu yazar.