Yüce Rabbimiz Bakara suresinin 6 ve 7. ayetlerinde, Peygamber Efendimiz’e (sav) hitaben şöyle buyurmaktadır: “Sen kâfirleri uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir; iman etmezler. Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiş ve gözlerine de bir perde inmiştir. Onlar için büyük bir azâp vardır.”
Söz konusu ayette, iman etmeme fiili insanlara, mühürleme fiili ise Cenâb-ı Hakk’a izafe edilmiştir. Demek ki insan, inanmama yolunu tercih etmekte ve bunda ısrar etmekte, bunun neticesi olarak da Allah kalbini mühürlemektedir. Bu husus, Mutaffifîn suresi 14. âyette çok açık biçimde vurgulanmaktadır: “Hayır! Gerçek öyle değil! Onların yapageldikleri kötü işler, gitgide kalplerini paslandırmıştır.” İşlenen günahlar, bir pas tabakası gibi kalbi kaplayıp karartmakta, insanın düşünce ve duygularını olumsuz biçimde etkileyerek, onun hakikatleri kavramasına engel olmaktadır.
Burada, konunun daha iyi anlaşılması için iki örnek verebiliriz. Bir fırıncı standartlara uygun üretim yapmadığında, zabıta önce uyarı yapar. Ancak o bu uyarılara kulak asmadığında, yani, uyarı yapılması ile yapılmaması fırıncı için bir olduğunda, zabıta bu defa fırını mühürler. Fırıncının duyarsızlığı, kendi kötü sonunu hazırlamaktadır. Bir başka örnekte, içine ışık alan bir balonu düşünelim. Bu balonu siyah kalemle hergün biraz boyayalım. Bir süre sonra balonun her tarafı kararır ve ışığın içine girmesine imkân vermez.
Bu açıdan, kalplerin mühürlenmesinden bahsedilen âyette de, gönlünü nura kapatmış bir zümreden bahsedilmektedir. Yoksa, tüm inkâr edenler kastedilmiş olsa, o zaman tebliğ vazifesinin ve inkârdan İslama dönüş yapan milyonlarca kişiyi açıklamak mümkün olmazdı.
Dr. Naim Tatlıcı
(2935)
(2935)
Speak Your Mind