Hayır ve şerrin Allah katından gelmesi ile şerrin nefsimizden kaynaklanması arasında herhangi bir çelişki yoktur. Kötülük, kulların cüz’i iradelerini şerre yönlendirmeleri, şerri talep etmeleri ile gerçekleşmektedir. Fiil anlamında hayrı da şerri de yaratan Allah’tır, ancak Rabbimiz şerre imkân vermekle birlikte, şerre rızası bulunmamaktadır. Bir insan elini ateşe soksa eli yanar. Elin yanması fiilini, yani şerri yaratan Allah’tır, ancak şerrin yaratılması şer değil, şerrin işlenmesi şerdir, burada şerri işleyen, elini yakmak üzere ateşe sokandır. Bu hakikat, Nisa suresinde çok açık biçimde belirtilmektedir:
“Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalar; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa ‘Bu Allah’tan’ derler, başlarına bir kötülük gelince de ‘Bu senden’ derler. ‘Hepsi Allah’tandır’ de. Ne oldu bu adamlara ki bir türlü sözü anlayamıyorlar! Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter. (Nisa, 78-79)”
İkinci olarak, hayırlı bir işin veya bir varlığın ortaya çıkması için yüzlerce şartın bir araya gelmesi lazımdır. Şer veya tahrip için ise, bir şartın yerine getirilmemesi yeterlidir. Yüz kişinin yüz günde inşa ettiği bir binayı, bir adam on dakika içinde yıkabilir. İnsan iradesinin hayrın olması için adi bir şart olarak olması gerektiği yerde, cüz’i irade kendinden bekleneni yerine getirmezse, umulan hayırlı sonuç varlık sahasına çıkmaz. Örneğin, bir bahçede bol ve kaliteli ürün yetişmesi için, kaliteli tohum, verimli toprak, yeteri kadar sıcaklık, nem vb. birçok unsurun bulunması gerekir. Tüm bu varlıkları bir araya getiren Cenab-ı Hakk’tır. Ancak, insan bütün şartlar mevcut olmasına rağmen, sulama için cüz’i iradesine düşen kısmı yapmazsa, o bahçeden ürün almak mümkün olmaz.
Bir başka misal verirsek, bütün iyilikleri Allah’ın bize ihsan ettiği sermaye ile işlemekteyiz. Sadaka verebilmemiz için, ihtiyaç sahiplerinin olması, karşımıza çıkması, yardım edebileceğimiz miktarda malımızın olması, sağlık ve kudretimizin olması, yardım etme duygusunun kalbimize ilka edilmesi gibi onlarca şartın bir araya gelmesi gerekir. Tüm bunları bir araya getiren Cenab-ı Allah’tır. Bize düşen ise, sadece sadaka verme yönünde bir arzu göstermemiz. Sadaka verme durumunda hayır tümüyle Allah’tan iken, sadaka vermeme durumunda, bu yönde tercih kullanan bizler şerrin kaynağı oluyoruz.
“Kula bela gelmez Hak yazmadıkça,
Hak bela yazmaz kul azmadıkça…”
Herşeyin doğrusunu O bilir.
Dr. Naim Tatlıcı
(5907)
(5907)
Selamünaleyküm.
Nisa-78-79 Ayetler, iyiliklerin ve kötülüklerin ALLAH’ın kanunlarından olduğunu yazar.Kötülüklere müsaade etmesi razı olduğu anlamına gelmez.ALLAH, kibirlenenlere de müsaade eder, ama onları sevmez.Kuranda, ”ALLAH, kibirlenenleri sevmez” ayeti vardır.
Zıtlıklar, ALLAH’ın kanunlarıdır.Kuantum fiziğinde ayna prensibi, süper simetri veya parite olarak geçer.Şimdi bazı ayetleri ilk defa açıklayan bir tefsir kitabı mevcut.(www.isikdamlalari.com)