- İslam, tevhid dinidir. Kur’an’ı garazsız olarak inceleyen herkesin tereddütsüz biçimde tasdik edeceği üzere, Kuran’ın en önemli mesajı, Allah’tan başka hiçbir ilahın olmadığına inanılması ve yalnızca O’na kulluk edilmesi hakikatidir. Ne yazık ki, Kur’an’daki bazı âyetlerde Cenab-ı Allah için “Biz” zamirinin kullanılması, İslam’a düşmanca bakan bazı kişiler tarafından birden fazla ilâhın varlığına işaret olarak değerlendirilmekte ve İslam’ın tevhid dini olmadığı biçiminde batıl iddiada bulunulabilmektedir. Baştan başa tevhidden bahseden Kur’an’dan şu ayetleri onların nazarına sunuyoruz: “Eğer yer ile gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, bunların ikisi de muhakkak fesada uğrardı. O halde Arş’ın Rabbi olan Allah, onların vasfetmekte oldukları şeylerden beridir, münezzehtir. (Enbiya, 22)”, “…Allah’tan başka ilah yoktur. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Âl-i İmran, 62)”, “(Resûlüm!) De ki: ‘Ben sadece bir uyarıcıyım. Tek ve kahhâr olan Allah’tan başka bir tanrı yoktur.’ (Sad, 65)”, “Sizin ilahınız tek bir ilahtır. O’ndan başka ilah yoktur. O Rahman’dır, Rahîm’dir. (Bakara, 163)”, “Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. Şu hâlde bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl. (Tâhâ, 14)”, “Senden önce hiç bir peygamber göndermedik ki ona ‘Şüphesiz, Benden başka hiçbir ilah yoktur, öyleyse Bana kulluk edin’ diye vahyetmiş olmayalım. (Enbiya, 25)”
- Gerek Arapça’da, gerekse diğer dillerde, tek olan bir özne/fail için çokluk belirten zamirler kullanılabilmektedir. Örneğin, Türkçe’de muhatap bir kişi de olsa, bir nezâket ifadesi olarak “Sen” yerine “Siz” hitabı kullanılabilmektedir. Arapça’da da, fiil kiplerine eklenen “nûn” harfine “azamet nûnu”da denebilmektedir. Zira “nûn” harfi genel olarak çoğul anlam oluşturma amaçlı kullanılsa da, bazen de azamet, ululuk ve yücelik anlamını vermek üzere kullanılmaktadır. Arapça’da kullanılan bu üslup; Rabbimizin azametine, O’nun icraatının haşmetine ve önemine, söz konusu icraatlarda vasıtaların mevcut olmasına, Allah’ın söz konusu vasıtalara değer vermesine ve çoklukta tezahür eden birlik hakikatine işaret etmekte ve ifadeye tesir kazandırmaktadır.
- Kur’an’da çok çeşitli zamir ve hitap şekilleri kullanılmaktadır. İsmail Hakkı Bursevî Ruhu’l Beyan tefsirinde, meliklerin “Ben (böyle) yaptım”, “Biz (böyle) yaptık”, “Size (şöyle) söylenildi” ve “Sultanınız size şunu emretti” biçiminde dört türlü hitap tarzı olduğunu bildirir ve melikler Meliki olan Yüce Rabbimizin bu dört farklı tarza Kur’an’da yer verdiğini belirtir:
a) “Tek olarak yarattığım o kimseyi Bana bırak. (Müddessir, 11)”
“…Yalnızca Benden korkun! (Bakara, 40)”
“…Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm… (Bakara, 186)”
b) “Biz onu (Kur’ânı) Kadir gecesinde indirdik. (Kadr, 1)”
“Biz şükredenlerin mükâfatını vereceğiz. (Âl-i İmran, 145)”
“Biz, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırladık. (Nisa, 37)”
c) “Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı… (Bakara,183)”
d) “Allah O’dur ki, sizi yarattı; sonra da size rızık verdi… (Rum, 40)”
“O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı… (Bakara 29)”
Diğer yandan, Kur’an’da farklı şahıs zamirlerine de yer verilmekte, hatta “O” ve “Biz” zamirleri birlikte kullanılabilmektedir: “Sizi bir tek candan yaratan O’dur. … (Biz) Anlayan bir toplum için âyetleri ayrıntılı bir şekilde açıkladık. (En’âm, 98)”, “Gökten bir ölçüye göre suyu indiren O’dur. Biz onunla (kupkuru), ölü memlekete hayat veririz… (Zuhruf, 11)”, “O, gökleri gördüğünüz gibi, direksiz yarattı. Yere de sizi sarsmaması için sağlam dağlar koydu ve orada her türlü canlıyı üretip yaydı. (Biz) Gökten de yağmur indirip orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik. (Lokman, 10)”. Ayrıca, “…Hiç şüphesiz Sen tevbeleri kabul edensin ve çok merhametlisin. (Bakara, 128)”, “…Muhakkak Aziz ve Hakîm olan ancak Sensin. (Bakara, 129)” âyetlerinde olduğu gibi, bazen kullarının O’na “Sen” diye hitap edebilmesine imkân verecek örnekler varken, azamet ifadesi olarak “Nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında, ‘Rabbim!’ der, ‘(Siz) beni dünyaya geri gönderin ta ki boşa geçirdiğim dünyada iyi işler yapayım…’ (Mü’minun, 99-100)” ayetinde olduğu gibi “Siz” zamirine de yer verilmektedir. Prof. Dr. Suat Yıldırım’ın tespitiyle, Cenab-ı Allah için, Kur’an’da “Ben”, “Biz”, “Sen”, “Siz” ve “O” zamirleri kullanılmasına rağmen, herhangi bir büyüklük anlamı olmayan “Onlar” zamirinin kullanılmamış olması dikkat çekicidir. Bu da Kur’an’daki “Biz” ve “Siz” zamirlerinin azamet ifadesi olarak yer aldığına işaret etmekte, konunun akışına göre ilahî hitap tarzının da değiştiğini ve tevhid hakikatı içerisinde, ilahi mesajın hale en uygun ve en beliğ biçimde iletildiğini göstermektedir. Nitekim, tevhid ve azamet hakikatı bazen bir ayette cem edilebilmektedir: “Andolsun, Biz Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebur’da da, ‘Şüphesiz Arz’a salih kullarım varisçi olacaktır’ diye yazdık. (Enbiya, 105)” ayetinde, “kullarım” ifadesi ile Cenab-ı Allah’ın birliği, “yazdık” ifadesi ile de azameti vurgulanmaktadır.
- Ferde hitap edilen yerlerde “Ben” zamiri, toplumun tümünü ilgilendiren yerlerde “Biz” zamiri kullanılabilmektedir. Hazreti Musa’nın hususi bir yakınlık istemesi ve müşahede arzusu üzerine ona, “’Muhakkak ki Ben, senin Rabbinim; haydi pabuçlarını çıkar! Çünki sen, mukaddes vâdi Tuvâdasın!’ (Tâhâ, 12)” buyrulması ve Rasûlü Ekrem Efendimiz’e (sav) “(Ey Resûlüm!) (Biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik. (Enbiya, 107)” buyrulması örnek olarak verilebilir.
- Hak Teâlâ’nın, kendisinden “Ben” diye bahsettiği âyetlerin büyük çoğunluğu, Yüce Zat’ıyla ilgili olan ve icraatında arada hiçbir vasıtanın olmadığı durumlarla ilgilidir. “Gerçek şu ki, sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse Bana ibadet ediniz. (Enbiya, 92)”, “Ben cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım. (Zariyat, 56)”. Ancak, “Biz” ile hitap olunan ayetlerde ise, genellikle arada bir vasıta/sebep vardır. Örneğin, “Hiç şüphe yok ki o zikri (Kur’ân’ı) Biz indirdik, onu koruyacak olan da Biziz. (Hicr, 9)” meâlindeki âyetin metninde “Biz” manasına gelen dört kelime mevcut olup, burada, hem Cenâb-ı Hakk’ın azameti vurgulanmakta, hem de konunun öneminin altı çizilmektedir. Kur’ân’ın korunmasında; Hz. Cebrail, Hz. Peygamber ve Kur’ân’a sahip çıkan müminler gibi vesilelere de işaret edilmekte ve onlara verilen kıymet gösterilmektedir.
“Gerçekten Biz sana kitabı hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hüküm veresin. (Nisa, 105)” meâlindeki âyette “Biz” zamiri, vahiyde vasıtanın bulunduğuna işaret ettiği gibi, “Allah’ın sana gösterdiği” mealindeki tekil kullanım, mânâları ilham etmekte vasıtanın bulunmadığına işarettir.
Âlûsî de, “Doğrusu Biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik. Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola iletsin. (Fetih, 1-2)” meâlindeki ayetlerde fetih ihsan edilmesinde “Biz”, bağışlamada ise “O” zamirinin kullanılmasını, “fetih için vesileler bulunduğuna, ama mağfiretin vasıtasız olduğuna” işaret olduğu biçiminde incelikle açıklamaktadır.
- Cenâb-ı Allah’ın Zat’ının nazara verildiği yerlerde tekil kullanıma, O’nun isimlerinin ve sıfatlarının nazara verildiği yerlerde çoğul kullanıma yer verilmektedir. Cenâb-ı Allah kendisini bize güzel isimleriyle tanıtmakta ve eşya ve hadiselerde celâlî ve cemâlî tecellîlerini göstermektedir. Bir gülde “cemâl” tecelli ederken, gülün dikeninde “celâl” tecelli etmektedir. Kur’ân-ı Kerim’in bazı ayetlerinde Cenâb-ı Hakk’ın birden fazla isim ya da sıfatına işaret edildiğinden “Biz” ifadesi kullanılmıştır. “Biz gerçekten insanı en güzel biçimde yarattık. (Tin, 4)” âyetinde, “ahsen-i takvîm”e mazhar olarak yaratılan insanın üzerinde Cenâb-ı Hakk’ın pek çok isminin tecellî ettiğine işaret edilmektedir.
- Bazen “Biz” ifadesi, işin/muhatabın önem ve kıymetini gösterir ve anlamın kuvvetlendirilmesini sağlar. “…Biz sabredenleri, yaptıkları iyiliklerin en güzel karşılıkları ile ödüllendireceğiz. (Nahl, 96)” âyetinde, güzel amellerin karşılığının verileceğine yönelik anlam kuvvetlendirilmektedir. “Allah’a itaat edin, Resulüne itaat edin! Eğer yüz çevirirseniz bilin ki Elçimizin görevi sadece açık bir tebliğden ibarettir. (Tegabun, 12)” âyetinin tefsirinde Alûsî, “O’nun görevi” yerine “Elçimizin görevi” denmesini Hz. Peygamberi şereflendirmek gayesiyle açıklamaktadır.
- Cenâb-ı Hakk danışmaktan/istişareden münezzeh olmasına rağmen, O’nun Hz. Adem’in yaratılması hususunda meleklerle istişare etmesini, insanlarla istişare yapmaları hususunda bir ders verme amacı olduğu yönündeki görüşlerden hareketle, “Biz” ifadesi ile insanlara tevazunun esas edinilmesi dersinin verildiği yönünde bazı yorumlar da yapılmıştır.
Herşeyin doğrusunu O bilir.
Dr. Naim Tatlıcı
(4575)
kez okunmuştur.(4575)
Selamünaleyküm.
Burada da karşımıza yine kuantum fiziğindeki çift yarık deneyi çıktı.Bulanlardan, yapanlardan ALLAH razı olusun, müslüman değilseler de hidayet nasip etsin.Fussilet-11 gibi çok sayıda ayetin tefsir edilmesine sebep oldu.
Kuranda ALLAH kendisini, Ben, biz ve O ,olarak tanımlamakta.Çift yarığa fırlatılan foton taneciği aynı anda iki yarıktan da geçebiliyor.Yani aynı anda birden fazla yerde bulunabiliyor.ALLAH’ta Kuranda her yerde bulunduğunu yazıyor.Bu sebepten, kendisini Ben,Biz yada O, olarak tanımlaması gayet mantıklıdır.