226. BEŞ MİLYON
Ninesi torunu Seyfi’ye kızar:
– Bak yavrum, bir daha o kötü kelimeyi kullanmazsan, sana yüz lira vereceğim.
– Nineciğim, bir kelime daha biliyorum, ama en az beşyüz lira kıymetindedir.
227. O BİZDEN DAHA KİRLİ
Nasreddin Hoca bir gün göl kenarına karısıyla birlikte çamaşır yıkamaya gider. Tam işe başlayacakları esnada bir karga gelip, sabunu kaptığı gibi havalanır. Hanımı, “Yetiş efendi sabunu kuş kaptı” dediyse de, Hoca kılını kıpırdatmaz. “Telaşlanma hatun” der, “Baksana simsiyah olmuş zavallı, o bizden daha kirli, varsın o temizlensin.”
228. TESTİ KIRILDIKTAN SONRA…
Nasreddin Hoca oğlunun eline boş testiyi vererek:
– Git şunu doldur da getir, sakın kırma ama, haa! demiş. Demesiyle birlikte çocuğun yüzüne bir tokat indirmiş.
Etraftan görenler:
– Hoca, demişler, çocuğa neden vurdun, testiyi kırmadı ki!
Hoca cevap vermiş:
– Kırdıktan sonra, dövsem de bir şeye yaramaz ki!..
229. EN HIZLI NAKİL ARAÇLARI
Can, Şaban’a sorar:
– Sence bir haberi en hızlı ulaştırmanın vasıtaları nelerdir?
– Telefon, internet ve bir kadın…
230. KAPTAN PİLOT
Kalkıştan kısa bir süre sonra Fokker tipi uçağın hoparlöründen kaptan pilotun sesi duyulur:
– Uçağımıza hoş geldiniz… Şu anda Atlas Okyanusunun üzerinde 9600 metre yükseklikte bulunmaktayız. Uçağın sağ tarafına bakarsanız, bir motorun yanmakta olduğunu göreceksiniz. Sol tarafa baktığınızda da, uçağın kanatının kopmuş olduğuna şahit olacaksınız. Şimdi aşağıya bakın… Bir sarı bot içinde üç kişinin size el salladığını göreceksiniz. Bu kişiler ben kaptan pilotunuz, yardımcı pilotumuz ve hostesimiz… Dinlemekte olduğunuz ses bir bant kaydıdır.
231. ÂMÂ UÇUŞU
Yolcular uçağın yanında otobüsten inmiş, bavul kontrolü yaptırırken uçak görevlilerini taşıyan minibüs yanlarında durmuş. İçinden kaptan pilot ile yardımcı pilot inmiş. Yolcular şaşkına dönmüşler.
Kaptan pilotun elinde bir beyaz baston varmış. Kolunda üç noktalı bant… Yardımcı pilotun elinde bir köpek tasması… Tasmanın ucunda bir köpek… Sağa sola çarparak uçağa doğru ilerliyorlarmış.
Yolcular bunun bir kamera şakası olduğunu düşünerek, uçağa binmişler. Ancak şaka olduğuna dair hiçbir açıklama yapılmadan, uçak pistte son sürat ilerlemeye başlamış, hızlandıkça hızlanmış. Pistin sonuna vardıklarında büyük bir panik içinde avazları çıktığı kadar bağırmışlar.
Tam o anda kaptan pilot uçağın tekerlerini yerden kesip, yerden havalanmış. Derin bir nefes alıp, geriye yaslanmış. Yardımcı pilota dönerek şöyle demiş: “Biliyor musun? Bir gün çığlık atmayacaklar ve hepimiz öleceğiz!..”
232. YANDIK ÖYLEYSE
Kamyon şoförü, karakoldan içeri dalarak sorar:
– Af edersiniz, bu civarda iri siyah köpekler var mı?
– Yok.
– Peki, siyah inekler?
– O da yok!
– Siyah atlar?
– Hayırrr!
– Yandık anam, öyleyse, der şoför. Ezdiğim köyün papazı olsa gerek…
233. PATRON
Bir evcil hayvan mağazasında farklı yetenekte papağanlar satılıyordu. Müşterinin ilk baktığı papağan iki dil konuşabiliyordu, ezberinde tam bin kelime bulunuyordu. Müşteri fiyatını sorunca, “Binbeşyüz lira” cevabını aldı.
İkinci papağana geçti; o da üç dil konuşabiliyor, ikibin kelime ile müthiş cümleler kurabiliyordu. Müşteri, onun fiyatının ikibinbeşyüz lira olduğunu öğrendi.
Müşteri diğer papağana geçti. Cılız, tüysüz, gösterişsiz bu papağanın altında “Beşbin lira” yazıyordu. Şaşırıp sordu: “Bu papağanın özelliği nedir? Beş milyon fiyat koymuşsun.” Dükkan sahibi: “Ben de bilmiyorum beyefendi” dedi. “Ama öteki papağanlar, her sabah buna ‘Günaydın patron’ diyorlar.”
234. EINSTEIN VE ŞOFÖRÜ
Einstein gelen davetleri kırmıyor, o konferanstan bu konferansa koşturuyordu. Bu konferanslara özel şoförünün kullandığı bir otomobille gidiyordu. Konferans esnasında, şoförü de dinleyiciler arasına karışır, onu dinlerdi.
Bir gün yine konferansa giderlerken, şoförü “Sayın Einstein” dedi, “sizi o kadar uzun zamandır izliyorum ki, artık yapacağınız konuşmayı kelimesi kelimesine biliyorum.” Einstein bu söz üzerine şoförüne bir teklifte bulundu: “Senden bir şey rica edeceğim, şimdi gideceğimiz yerde beni tanımazlar. Palto ve şapkalarımızı değiştirelim, sen konuş olmaz mı?” Şoför başını “Oldu” anlamında salladı.
Şoför konferansta fırtına gibi esti, ta ki biri çıkıp daha önce hiç sorulmamış bir soru soruncaya kadar… Sorunun sorulmasını müteakip, Einstein’a dönerek şöyle dedi: “Bu sorunun çok basit olduğunu düşünüyorum. Şimdi şoförümden bu sorunun cevabını size vermesini rica ediyorum.”
235. DOKTORDAN İYİ Mİ BİLECEKSİN?
Bir memlekette deprem olmuş. Her taraf kızıl kıyamet… Çevrede bir sürü ölü ve yaralı varmış. Doktorlar vakit kaybetmemek için sadece yaralılarla ilgilenmek istemişler. Hemen askerlerle konuşup, ölülerin uçurumdan atılmasını istemişler. Askerler, ölü olanları birer ikişer aşağı atmaya başlamışlar.
Bu arada askerler, doktorun “Bunu da atın!” dediği birini uçurumun kenarına getirmişler. Adam o ara kendine gelip, durumun farkına varmış ve bağırmış:
– Durun beni atmayın, ben yaşıyorum.
– Sus, sen doktordan daha mı iyi biliyorsun?
236. İLK YARDIMIN ÖZETİ
Temel’e askerde suda boğulanları kurtarma operasyonu hakkında bilgi verilmiş, daha sonra Temel’den eğitimi kısaca anlatması istenmiş. Temel anladığını özetlemiş:
– Önce adam sudan çıkarılır, sonra su adamdan…
237. ADİL TAKSİM
Bir aslan, bir kurt ve bir tilki birlikte ava çıkarlar. Bir geyik, bir koyun ve bir de horoz avlarlar. Aslan kurda:
– Şimdi bunları adaletle taksim edip sohbetimize lezzet katıver, der.
Kurt:
– Ey ormanların şahı, avcıların sultanı!… Bundan kolay ne var? Geyik sizin, koyun benim, horoz da şu zavallı tilkinindir, diye cevap verir.
Aslan, bu söz üzerine gök gürlemesini andıran bir sesle kükrer. Pençeyi yapıştırarak, kurdu iki seksen yere serer. Tilkiye dönerek:
– Hadi bakalım, sen taksim et şu avları, der.
Tilki:
– Ey, haşmetli kralım! Bunu bilmeyecek ne var? Koyun sabah kahvaltınız, geyik öğle yemeğiniz, horoz ise sultanıma çerezdir, diye cevap verir.
– Aferin sana, bu adaletli taksimi kimden öğrendin?
– Şu yerde yatan kurt kardeşin halinden ders aldım!
238. UNUTKANLIK
Bir baba ile oğlu, arabadan inmişler. Gökdelenin 58 inci katında bulunan evlerine çıkmak için binalarına girmişler, ama o da nesi? Asansör bozulmuş. Çaresiz baba önde, oğul arkada çıkmaya başlamışlar…
Çocuk her beş katta bir, “Baba sana bir şey söyleyeceğim” demeye başlamış. Fakat baba, oğlunun her sözünden sonra, “Oğlum, hele bir varalım, söylersin” deyip, çıkmaya devam ediyormuş.
En sonunda nefes nefese de olsa, eve varmışlar. Babası, “Söyle bakalım, ne diyecektin?” demiş. “Babacığım, anahtarı arabada unuttuk..”
239. BİLGİNİN BEDELİ
Bir fabrikada dişli bozulmuş, işçiler ne kadar uğraşmışlarsa da bir türlü yapamamışlar. En sonunda mecburen üretici firmanın elemanını çağırmışlar. Gelen eleman, dişlinin kenarında bir yere çekiçle vurunca sorun düzelmiş. Düzelmiş düzelmesine ama, tamirat bedeli olarak bin lira istemiş. Fabrika görevlileri itiraz etmişler:
– Bir çekiç vurma için bin lira para istenir mi, kardeşim?
Usta cevap vermiş:
– Bir vuruşa bin lira istemiyorum. 10 lirası çekiç vurduğum için, 990 lirası nereye vurulacağını bildiğim için…
240. HANGİ RÜYA?
Bir gece bekçisi, bir fabrikada çalışıyormuş. Bir sabah, fabrikanın patronuna gördüğü rüyayı anlatmış. Rüyayı dinleyen patron, bekçinin işine son vermiş. Bekçinin hangi rüyayı gördüğünü tahmin edebildiniz mi?
241. RESMİ TOPLANTI
Bir resmi toplantıda, ardı arkası kesilmeyen konuşmalar yapılıyormuş. Her konuşmacıdan sonra, dinleyicilerin sayısı biraz daha azalıyormuş. Sıra konuşmacının birine geldiğinde, salonda yalnızca bir dinleyici kaldığını görmüş. Konuşmacı söze teşekkürle başlamak istemiş:
– Size özellikle teşekkür ediyorum, bu vakte kadar benim konuşmamı bekleme nezaketinde bulundunuz.
– Öyle olmayı çok isterdim, ama ne yazık ki ben de en son konuşmacıyım.
242. TUVALET KAĞIDI
Temel, arkadaşı Dursun ile gezerken, bir martı Dursun’un başına pislemiş. Dursun:
– Temel, çabuk ol demiş. Bir selpak veya tuvalet kağıdı ver bana.
Temel sükunetini bozmadan:
– Kâğıdı ne yapacaksın? Martı uçtu, gitti demiş.
243. CÜCÜK
İki amele soğan-ekmek yiyormuş. Biri öbürüne sormuş:
– Paşa olsan ne yapardın?
O da düşünmüş, düşünmüş:
– Soğanın sadece cücüğünü yerdim, demiş.
Bu defa o diğerine sormuş:
– Sen paşa olsan ne yapardın?
– Bana yapacak bir şey bırakmadın ki…
244. ÜÇ ZARF
Şirkete yeni müdür olan kişi koltuğuna yerleşirken, şirketin eski müdürü ona üç zarf verir. “Zor durumda kaldığında sırayla aç!” der ve gider.
İşler belli bir süre tıkırında gider, ama bir gün hiç beklenmedik biçimde satışlar hızla düşer. Adam, eski müdürün verdiği zarfları hatırlar ve hemen koşup birincisini açar. Zarfta, “Suçu önceki yöneticiye at!” yazılıdır. Adam denileni yapar ve bir oh çeker.
Birkaç yıl sonra yine satışlar düşer, adam hemen ikinci zarfı açar. Zarfta, “Şirketi yeniden yapılandır!” yazmaktadır. Yine denileni yapar ve durum tekrar düzelir.
Biraz da bu şekilde idare ettikten sonra, satışlarda anormal bir düşüş görülür. Durum bu kez ümitsiz gözükmektedir. Adam bir umutla üçüncü zarfı açar. Zarfta şöyle yazmaktadır: “Üç zarf hazırla…”
245. RUHİ İLE FUZULİ
İyi dost olan Ruhi ile Fuzuli birbirine takılmaktan büyük keyif almaktadır. Bir gün birlikte yürürlerken, Ruhi yerde uzanarak yatan köpeği görür ve Fuzuli’ye takılır:
– Şu köpeğe bak, yatar fuzuli fuzuli…
Fuzuli bu sözün altında kalmaz:
– Bir vurursam köpeğe, çıkar Ruhi…
246. DOLMALAR
İki âmâ dolma yiyormuş. İçlerinden birisi, daha fazla yemek amacıyla dolmaları üçer üçer götürüyormuş. Dolmaları üçer üçer götüren birazdan dayanamamış, diğer arkadaşına sormuş:
– Niye dolmaları üçer üçer götürüyorsun?
247. İNTİKAMIN BÖYLESİ
Kadın kocası ile kavga eder, kocası hanımın yanağına bir tokat aşk edince, kadın dayanamaz, pılını-pırtısını toplayarak babasının evine gelir. Babasına durumu anlatır:
– Babacığım intikamımı alacak mısın?
– Alacağım kızım, der ve kızının öbür yanağına da bir tokat o vurur.
– Baba, ne yapıyorsun?
– O benim kızımı dövmüş, ben de onun karısını dövüyorum.
248. SENİNKİ İLE BENİMKİ
Önceki evliliklerinden birer çocuğu olan dul bir adamla dul bir kadın evlenmişler. Evlendikten iki yıl sonra bir çocukları daha olmuş.
Çocuklar bir gün bahçede oynarlarken kavgaya tutuşmuşlar. Evin penceresinden durumu farkeden hanım eşine bağırmış:
– Bey çabuk gel, çocuklar kavga ediyor.
Adam seslenmiş:
– Kim kimle kavga ediyor?
Kadın cevap vermiş:
– Seninki ile benimki bir olmuş, bizimkini dövüyorlar.
249. UCB…
Adamın biri namaz kılıyormuş. Arkadan onu izlemekte olanlardan biri diğerine demiş:
– Maşaallah ne kadar ihlas ve huşu içinde namaz kılıyor.
O arada namazını tamamlayan adam dönerek:
– Aynı zamanda oruçluyum, demiş.
250. SON NEFESİNİ
Bektaşi’ye sormuşlar:
– Babaerenler, hangi nefesi seversin?
– Sigaranın ilk nefesiyle, kaynanamın son nefesini, demiş…
(176909)
eline ve emeğine sağlık güzel arkadaşım
Ellerine sağlık ,çok iyi bir calisma ve faydalı,çok guzel olmuş emeğine sağlık.
Çok faydalı inşallah hayırlara vesile olur
ilmine bilgine saglık daha nicelerini bekliyoruz.bu tip kitaplarla bu güne kadar verdiğin emeklerin boşa gitmediğini görüyoruz teşekkürler.
aklımıza takılan bazı sorulara doyurucu cevaplar buldum .takdire şayan bir çalışma olmuş.sagol
Elinize emeğinize sağlık
başarılarınızın devamını dilerim.
sayın Dr.naim bey, güzel bir site oluşturulmuş.epey emek verildiği ve alın teri döküldüğü anlaşılıyor.Rabbim karşılığını verir inşaallah.konularla alakalı yorumları ve fikir teatisini yeri geldikçe yapmak üzere Allah’a emanet olunuz.
Naim abinin diğer kitaplarını okuma şansı buldum.Sitesi gerçekten muhteşem olmuş.
Hayırlara vesile olmasını dilerim…
Siteniz hayırlı olsun, akla takılan sorulara cevap aramak herseyi Allah’ın bize verdiği akıl süzgecinden gecirmek konuların üzerinde düşünmek ve fikir alışverişinde bulunmak yaratilisimizin bir geregi diye düşünüyorum..
site ve yazılarınız harika teşekkür ederiz çalışmalarınızda başarılar diliyorum sevgiler
https://www.aklatakilanlar.com/islamda-kandil-gecelerini-kutlamak-var-midir/ ve https://www.aklatakilanlar.com/hz-nuhun-gemisinin-uzerinde-durdugu-dag-cudi-mi-agri-mi-2/ yazılarınızı beğendim. Bu konularda kafamda karışıklık vardı. Fıkıhla ilgili soruları da ele alsanız iyi olur bence.
diyanet.gov.tr , sorularlaislamiyet.com , https://fetvameclisi.com/ ve http://www.nihathatipoglu.com siteleri favorimdi. Sitenizi debeğendim, listeme alıyorum.