Kur'an'ı anlamak istiyorum

Tablet Fıkralar ve Nükteler

 

 376. SINIFLAR

Bir trende, üç farklı kompartımanda üç sınıf yolcu seyahat ediyormuş. Tren şehir dışında bir yerde bozulmuş. Makinist yolcuları bir araya toplayarak açıklama yapmış:

– Merkezle irtibata geçtik. Birinci sınıf yolcular için birazdan nakil aracı gelecek, onları yerlerine ulaştıracağız. İkinci sınıf yolcular, başlarının çaresine baksınlar.

Üçüncü sınıf yolculardan biri bağırmış:

– Ya, biz? Biz ne yapacağız?

– Siz mi? Siz treni iteklemek için kalıyorsunuz.

377. O KADAR DÜŞÜNDÜKTEN SONRA…

Temel bir gün İzmir’e arkadaşını ziyarete gitmiş. Orada arkadaşı ile dolaşırken, birkaç efenin meydanda zeybek oynadığını görmüşler. Kendilerine has hareketlerle kol vurup diz büken efeleri seyrederlerken arkadaşı sormuş:

– Ne güzel oynuyorlar değil mi?

Temel dudak bükmüş:

– O kadar düşündükten sonra ben de oynarım. 

378. TİYATRO MÜDÜRÜ

Temel tiyatro binasının müdürü olmuş. Oyun arasında bir seyirci gelerek sormuş:

– Pardon, sigara içebilir miyim?

– Hayır.

– Ama herkes içiyor.

– Onlar sormadılar ki!

379. ORUÇ VE HAMSİ

Temel Dursun’a sorar:

– Ula Dursun, sen oruçluyken kaç hamsi yersun?

Dursun:

– Vallaa 100 tane yerim.

Temel:

– Olur mu öyle, ilk hamsiyi yediğinde oruç bozulur, diğer doksandokuzunu oruçsuzken yemiş olursun.

Dursun da bu espriyi öğrenince, İdris’e yapmak ister. İdris’i görünce sorar:

– Ula İdris, sen oruçlu olarak kaç hamsi yersun?

– Valla 50 tane falan.

– Ula 100 tane deseydun, sana güzel bir cevabım olacaktı.

380. BİR DE SECDEYE KAPANIRSA…

Nasreddin Hoca’nın bir kasabaya tayini çıkmış. Hoca eşyasını taşımadan önce hanımıyla gidip kiralık bir ev aramış.

Kendisine iki katlı ahşap bir evi kiralık diye göstermişler. Ev sahibini bulup, evi gezip görmek istemişler. Kasabalı biri gidip ev sahibini çağırmış. Ev sahibi, Hoca ve hanımına evi gösterirken, evin her tarafından gacır gucur sesler çıkması Hoca’nın dikkatini çekmiş. Ev sahibine sormuş:

– Neyin nesi bu hâl? Gacır gucur sesler geliyor…

Ev sahibi:

– Hocam ev biraz sofudur, ara sıra böyle zikreder, deyince, Hoca:

– Ya öyle mi, bir de cezbeye gelip secdeye kapanırsa işimiz tamamdır, deyip kiralamaktan vazgeçmiş.  

381. KADEŞ SAVAŞI

Tarih dersinde öğretmen bir öğrenciyi tahtaya kaldırmış ve sormuş:

– Evladım, söyle bakalım, Kadeş Savaşını kim yaptı?

– Hocam, Vallahi Billahi ben yapmadım.

Öğretmen bu cevap karşısında sinirinden çıldıracak hale gelmiş. O sinirle sınıftan çıkmış, koridorda matematik öğretmenine rastlamış ve durumu matematik öğretmenine anlatmış:

– Hocahanım, bu öğrenciler beni çıldırtacak; “Kadeş Savaşını kim yaptı?” diye soruyorum, “Vallahi billahi ben yapmadım” diye cevap veriyorlar, çıldıracağım.

– Hocam üzülmeyin, çocuktur bunlar; hem yaparlar, hem de yapmadım derler.

Tarihçinin sinirleri iyice tepesine çıkmış ve soluğu müdürün odasında almış:

– Müdür Bey, bu nasıl bir okul, ne öğrencisinde hayır var, ne de öğretmeninde. Öğrenciye, “Kadeş Savaşını kim yaptı?” diye soruyorum, “Ben yapmadım” diyor, öğretmene durumu anlatıyorum, “Bunlar çocuktur, hem yaparlar, hem de yapmadım derler” diyor.  Çıldırmak üzereyim.

– Siz hiç kendinizi üzmeyin Hocam, bunda merak edilecek bir şey yok, şimdi Bakanlığa bir yazı yazar ve Kadeş Savaşını kimin yaptığını sorarız.

Tarih öğretmeni aldığı cevap üzerine oracığa yığılıp kalmış ve müdürden bir hafta izin almış. Bu arada Bakanlığa yazı yazılmış, bir hafta sonra da Bakanlıktan yazı gelmiş: “Bu yıl ödenek olmadığı için Kadeş Savaşı yapılamayacaktır. Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim…”

382. BAŞARININ SIRRI

Mesleğinde büyük başarılar elde etmiş birine başarısının sırrını sormuşlar:

– İki kelime, demiş. Doğru kararlar.

Hepimizden farklı olarak, sürekli doğru kararları nasıl alabildiğini sormuşlar:

– Tek kelime, demiş. Tecrübe.

Tecrübenin nasıl kazanıldığını sormuşlar. Usta, bir iç geçirmiş ve şöyle demiş:

– Yanlış kararlar!

383. HEYKELİN YAŞI

Bir Fransız turist Mısır’da firavunlara ait heykelleri ziyaret ederken, orada bulunan müze tercümanı gence sorar:

– Bu heykel kaç yaşındadır?

– Dörtbiniki yıl, sekiz ay, yirmidört gün…

Turist çok şaşırır ve hemen sorar:

– Bu kadar hassas bir hesaplamayı hangi teknikle yaptığınızı merak ediyorum.

Tercüman kendinden emin bir eda ile cevap verir:

– Teknik filan değil, ben işe başladığımda bu heykelin dörtbin yıllık olduğunu söylemişlerdi. Bense burada iki yıl, sekiz ay, yirmidört gündür çalışıyorum. Toplayın bakalım…

384. BEN YORDUM, SEN TUTTUN

Temel ile İdris otelde sabah kahvaltısı yapıyorlarmış. Temel çatalını tabaktaki zeytine uzatmış, zeytin az öteye fırlamış. Bir daha denemiş, bir daha… Ama nafile… Garson durumu görüp, Temel’in yanına gelmiş ve çatalı zeytine batırarak Temel’e vermiş:

– Buyurun,  efendim!

Temel ters ters bakmış garsona:

– Zeytini ben yordum, sen tuttun bakalım.  

385. ALANLAR GELSEYDİ…

Bir serginin üçüncü gününde ünlü yazar, ressam arkadaşını tebrik etmiş:

– Kutlarım seni, sergi açılışına Bakanlar gelmiş.

Ressam dudak bükmüş:

– Keşke hep bakanlar geleceğine, biraz da alanlar gelseydi…

386. ZEKİ ÇOCUK

Adam oğlunun başarısıyla övünüyormuş:

– Hiç şüphe yok. Bu çocuk benim zekamı almış.

Karısı bu tespite dudak bükmüş:

– Doğru, çünkü benim zekam yerinde duruyor.

387. MODERN HAPİSHANE

Modern bir hapishaneyi gezen gazeteci çığlıkların geldiği bir odanın önünde durdu:

– Bu çığlık da nesi?

Hapishane yetkilisi:

– Burası elektrikli sandalye odası. Bir suçluyu idam ediyoruz, diye cevap verdi.

– Peki niye bu kadar çığlık çıkıyor, diye sordu meraklı gazeteci.

– Şeyyy, elektrikler kesik de, mumla idare ediyoruz!

388. ÖDÜLLÜ YARIŞMA

Temel ile Dursun bir yarışmaya katılırlar. Bu yarışmada ödül olarak en çok yamyam yakalayana 100.000 $ verilmektedir. Temel ile Dursun, balta girmemiş ormanlarda günlerce arama yapmalarına rağmen, bir tane bile yamyam bulamazlar. Temel, ertesi sabah uyandığında etraflarını sarmış yüzlerce yamyamın olduğunu görür. Hemen Dursun’u dürterek bağırır:

– Kalk Dursun, kalk! Zengin olduk!

389. İLK AMELİYAT

Hasta, kendisini ameliyat edecek doktora heyecanlı heyecanlı konuşmuş:

– Doktor Bey! Biliyor musunuz, bu benim ilk ameliyatım.

Doktor gülmüş:

– Kaderimiz ne kadar benziyor. Bu benim de ilk ameliyatım olacak.

390. DÜĞÜN PASTASI

Bir diyetisyen, huzurevinde geniş bir kalabalığa konferans vermektedir:

– Midemize indirdiğimiz birçok besin bizleri bir anda öldürebilecek kadar tehlikelidir. Örneğin, kırmızı et kanser yapar, gazlı içecekler midemizin dokusunu tahriş eder, sebzeler öldürücü bakteriler barındırabilir. Çin yemekleri karbonhidrat yüklüdür. Ayrıca hiçbirimiz içme suyunun barındırabileceği mikropların uzun vadedeki etkilerinin farkında değiliz. Ancak hepsinden öte bir yiyecek vardır ki, içlerinde en tehlikelisidir. Hepimiz onu mutlaka yemişizdir veya yemek zorunda kalabiliriz. İçinizden birisi en ciddi rahatsızlıkları doğurabilecek ve uzun yıllar bizlere acı verebilecek bu gıdayı tahmin edebilir mi?

Ön sıralardan 85’lik bir ihtiyar ayağa kalkar ve cevaplar:

– Düğün pastası.

391. NE BİLSİN?

İlkokul birinci sınıfa giden biri kız, diğeri erkek iki çocuk, kendi aralarında konuşuyorlardı:

– Büyüyünce benimle evlenir misin?

– İsterim, ama bu mümkün değil! Bizim ailede akrabalar hep kendi aralarında evleniyorlar. Baksana, annem babamla evli, büyükannem büyükbabamla, teyzem  eniştemle!…

392. AVCI TEMEL

Dört kişilik avcı grubu, tecrübeli avcı Temel’in önderliğinde ormanda ilerlemektedir. Karşılarına küçük bir delik çıkar. Temel:

– Yatın yere, tavşan deliği!

Bütün avcılar yere yatarlar. Gerçekten bir müddet sonra delikten tavşan çıkar. Avcılar hemen vururlar. Tekrar yürümeye başlarlar. Bir süre sonra büyükçe bir delik çıkar karşılarına. Temel:

– Yatın yere, tilki deliği!

Yatarlar, biraz sonra tilki çıkar. Onu da vururlar. Tekrar yola düşerler. Bu defa daha büyük bir delik çıkar. Temel:

– Yatın yere, ayı ini!

Yere yatarlar ve çıkan ayıyı vururlar. İyice keyiflenen avcılar yürümeye devam ederler. Kısa bir zaman sonra kocaman bir deliğin başında dururlar. Acemiler hep birden Temel’e bakar. Temel:

– Uşaklar, ne çıkacağını ben de bilmiyorum. Ama yatın yere, ne çıkarsa bahtımıza!

Ertesi gün gazetelerde bir haber çıkmış: “Dört avcı tren altında can verdi…”

393. ALDI EFENDİM…

Poker partisi iyice kızışmıştı. Ortada da bahse konu yüklü miktarda bir para vardı. Bütün parasını oyuna koyan adam, tekrar kaybedince fenalaştı ve “Ne oluyor?” demeye imkan vermeden kalp krizinden ölüverdi. Adamın karısına haberi kim verecekti? İçlerinden birisini görevlendirdiler:

– Sen güzel konuşursun. Hanımına git, kestirme yoldan anlat olayı.

O da gidip ölen adamın karısını buldu:

– Kocanız poker oynarken…

Kadın hemen sözünü kesti:

– Önündeki bütün parayı ortaya koydu, değil mi?

– Koydu, efendim.

– Sonra da hepsini kaybetti.

– Kaybetti, efendim.

– Allah onun canını alsın.

– Aldı, efendim…

Dr. Naim Tatlıcı

(177443)

kez okunmuştur.

(177443)

Pages: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16

Comments

  1. cuneyt can says

    eline ve emeğine sağlık güzel arkadaşım

  2. mehmet YILMAZOGLU says

    Ellerine sağlık ,çok iyi bir calisma ve faydalı,çok guzel olmuş emeğine sağlık.

  3. Yasin acehan says

    Çok faydalı inşallah hayırlara vesile olur

  4. h mehmet metin says

    ilmine bilgine saglık daha nicelerini bekliyoruz.bu tip kitaplarla bu güne kadar verdiğin emeklerin boşa gitmediğini görüyoruz teşekkürler.

  5. fatma metin says

    aklımıza takılan bazı sorulara doyurucu cevaplar buldum .takdire şayan bir çalışma olmuş.sagol

  6. saim kadayıfçı says

    Elinize emeğinize sağlık

  7. YAŞAR SARI says

    başarılarınızın devamını dilerim.

  8. Dr.ilhan says

    sayın Dr.naim bey, güzel bir site oluşturulmuş.epey emek verildiği ve alın teri döküldüğü anlaşılıyor.Rabbim karşılığını verir inşaallah.konularla alakalı yorumları ve fikir teatisini yeri geldikçe yapmak üzere Allah’a emanet olunuz.

  9. Alperen Ocak says

    Naim abinin diğer kitaplarını okuma şansı buldum.Sitesi gerçekten muhteşem olmuş.
    Hayırlara vesile olmasını dilerim…

  10. Ahmet döndü koksal- sevgi ozyalcin says

    Siteniz hayırlı olsun, akla takılan sorulara cevap aramak herseyi Allah’ın bize verdiği akıl süzgecinden gecirmek konuların üzerinde düşünmek ve fikir alışverişinde bulunmak yaratilisimizin bir geregi diye düşünüyorum..

  11. site ve yazılarınız harika teşekkür ederiz çalışmalarınızda başarılar diliyorum sevgiler

  12. Talha Eren says

    https://www.aklatakilanlar.com/islamda-kandil-gecelerini-kutlamak-var-midir/ ve https://www.aklatakilanlar.com/hz-nuhun-gemisinin-uzerinde-durdugu-dag-cudi-mi-agri-mi-2/ yazılarınızı beğendim. Bu konularda kafamda karışıklık vardı. Fıkıhla ilgili soruları da ele alsanız iyi olur bence.

Speak Your Mind

*

Kur'an'ı anlamak istemez misiniz?