Kur'an'ı anlamak istiyorum

Tablet Fıkralar ve Nükteler

 

 251. MÜHLET     

Hakim Temel’e sormuş:

– Davacıya olan borcunu bir türlü ödemiyormuşsun, neden?

Temel boynunu büker ve cevaplar:

– Vereceğim vermesine de “Bana üç ay mühlet ver” diyorum, vermiyor. Üç yıldır beni oyalıyor Hakim Bey.

 252. TREN İSTASYONU

Temel Fadime ile evlenmiş, ancak kiraladıkları ev tren istasyonunun kenarındaymış. O gece çok rahatsız olmuşlar. Sabah olunca komşularına dert yanmışlar. Komşuları:

– 15 güne alışırsınız, merak etmeyin, demiş. Bunun üzerine Temel:

– Ah, çok güzel, zaten biz de 15 günlüğüne tatile gideceğiz, demiş.

 253. LEYLA İLE MECNUN

Temel Fadime’yle tiyatroya gitmiş:

– Pize içi pilet lutfen.

– Leyla ile Mecnun için mi?

– Hayır, Fadime’yle penum için.

 254.    ÜÇ DİL

Temel ile Dursun Sultanahmet’te gezerken, bir turist gelip kendilerine bir adres sorar. Turist İngilizce, Almanca ve Fransızca sorar, fakat bizimkiler anlamazlar.

– Ula Dursun, bir yabancı dil öğrenemedik, gitti.

– Ula Temel, neye yarayacak? Bak adam, üç dil biliyor, yine derdini anlatamıyor.

 255. ZEKİ TEMEL

Küçük Temel, kapının önünde hüngür hüngür ağlıyormuş. Yoldan geçen bir adam Temel’e niçin ağladığını sormuş. Temel:

– Babam, sabah 50 lira vermişti, kaybettim!

Adam Temel’in durumuna üzülmüş, çıkarıp 50 lira vermiş.

Temel parayı alınca, daha da kuvvetli biçimde ağlamaya başlamış. Adam sormuş:

– Kaybettiğin parayı ben verdim, şimdi niye ağlıyorsun?

Babamın verdiği 50 lirayı kaybetmeseydim, şimdi 100 liram olacaktı. 

 256. YİRMİ TANE KIRAR MISIN?

  Salamon, yumurtacının önünde durdu

– Kaç para bu yumurtalar?

– 50 cent… Şu sepette de beş tane kırık var, onlar da 10 cent…

– Bana yirmi tane daha kırar mısın?

 257. EŞEĞE İNSAN DENİR Mİ?

          Temel, adamın biri ile kavga ederken dayanamamış, ona “Eşek!” demiş.

          Mahkemeye düşmüşler, hakim 50 milyon para cezasına hükmedince, Temel hakime dönerek:

          – Hakim Bey, insana eşek demek suçmuş, peki eşeğe insan demek suç mudur?

          – Değildir, demiş hakim.

          Temel adama dönerek:

          – Seninle görüşeceğiz insan… demiş.  

 258. HANGİ BEBEK DAHA AKILLI?

          Dursun ile Temel bebeklerini gezdiriyormuş. Dursun’un 14 aylık bebeği yürümesine rağmen, Temel’in 2,5 yaşındaki bebeği hâlâ kucakta geziyormuş.

          – Övünmek gibi olmasın, benimki çok akıllı! demiş Dursun. Daha 6 aylıkken yürümeye başladı. 

          – Benimki daha akıllı demiş Temel, 30 aylık oldu, hâlâ kendini kucakta taşıtıyor.

259. DOĞUM ZORDUR

          Doktor Temel, doğum yaptırmak üzere bir eve çağrılır. Temel aletlerini toplayıp çağrıldığı eve gelir ve doğruca içerde yatan anne adayının yanına girer. Onbeş-yirmi dakika geçtikten sonra odadan çıkar. Herkes müjdeli haberi beklerken, Temel:

– Bana bir çekiç verin! der.

Hemen bir çekiç bulup Temel’e verirler. Temel yirmi dakika sonra odadan tekrar çıkar ve:

– Bana bir testere getirin! der.

Baba adayı hemen testereyi tedarik eder. Temel testereyi alıp içeri girer. Aradan biraz daha süre geçtikten sonra kan-ter içinde çıkıp bir de kerpeten getirmelerini ister.

Baba adayı bu tabloya dayanamaz:

– Doktor Bey, içerde neler oluyor Allah aşkına?

– Ne olacak? Aletlerimin olduğu çantayı açmaya çalışıyorum.

260. CİĞER NEREDE?

Nasreddin Hoca’nın canı ciğer çekmiş, kasaptan 2 okka ciğer alıp eve getirmiş:

– Hanım, demiş. Ben ikindi namazına camiye gidiyorum, birazdan gelirim.

Hoca namaza gittiğinde, hanımı da evde komşularla birlikte oturuyormuş. Hanımı ciğeri de alınca ikram için hemen pişirmiş, komşularına yedirmiş. Hoca da arkadaşlarıyla camiden çıkınca:

– Dostlar, buyrun eve gidelim, size ciğer ikram edeyim demiş.

Hoca ve arkadaşları eve gelmişler. Hoca:

– Hanım, demiş. Şu aldığım ciğeri pişir de, arkadaşlarla yiyelim.

Hanımı “Komşulara ikram etmiştim”  de diyememiş. Kenarda duran kedilerini göstererek:

– Hocam, senin ciğeri bizim kedi yedi, demiş.

Hoca kediyi almış, terazide tartmış, bakmış tam 2 okka geliyor. Aldığı ciğerin de 2 okka olduğunu düşününce hanımına dönerek şöyle demiş:

– Hanım, kedi buradaysa, ciğer nerde? Yok ciğer buradaysa kedi nerde?

 261. YERİN DENGESİ

Bir gün Nasreddin Hoca dışarıda beklerken, bir arkadaşı gelip Hocaya sormuş:

– Hocam, şu adamların bazıları doğuya, bazıları batıya gidiyor. Sebebi ne ola ki?

Hoca cevap vermiş:

– Çok iyi, demiş. Eğer adamların hepsi bir tarafa gitseydi, yerin dengesi bozulurdu.

 262. BABAM ARNAVUT AMA… 

Bir Arnavut, berber dükkânına girmişti. Berber, kendinden önce dükkâna gelen bir Arnavut’un cesaretini anlatıyordu:

          – Adamı kuru kuru traş ettim. Gık bile demedi. Doğrusu yaman Arnavut’muş…

          Bunu duyan Arnavut:

          – Ustam, ben de Arnavut’um, dedi. Beni de kuru traş yap.

           Berber, eline usturayı aldı, traşa başladı. Ancak Arnavut can acısına daha fazla dayanamadı. Berbere şu açıklamayı yaptı:

          – Bre usta, benim babam Arnavut, ama anam değil. Sakalımın yarısını da sabunlayıp traş et…

 263. KÖPRÜ

Bir köprünün yapım işini Japon, Amerikan ve Türkler’den oluşan bir konsorsiyum almış. İşin yapımı birkaç sene zarfında bitmiş.

Tam açılışın yapıldığı esnada kordela kesilirken,  köprü büyük bir gürültüyle yıkılmış. Japon:

– Eyvah, gitti bütün emeklerim, sermayem, yazık o kadar kattığım kumlara… diyerek harakiri yapmış.

Amerikalı da vahim durumu görünce:

– Gitti o kadar yatırım yaptığım çeliklerim, tonlarca çelik yıkıldı… diyerek tabancasını çekip intihar etmiş.

Tüm bunları izleyen Kayserili müteahhit derin bir oh çekerek yanındakilere dönmüş:

– İyi ki çimento koymamışım, yoksa bunlar gibi mahvolacaktım…

 264. DUR DE, DURAK…

          İstanbullu bir hanım, Erzurum’a bir arkadaşını ziyarete gitmiş. Otobüs terminalinden bir taksiye binmiş, gitmek istediği semtin adını söylemiş.

          Varacağı yere geldiğinde, İstanbul şivesiyle nazikçe ricada bulunmuş:

          – Şoför bey, müsait bir yerde inebilir miyim?

          Taksi şoförü bu nazik üslubu çok garipsemiş:

          – Ne yalvarirsen hanım, demiş. Dur de durak…

 265. BİZ ONUN CEMAZİYELEVVELİNİ BİLİRİZ

          Osmanlı döneminde, evraklar torba içinde taşınıp, sandığa konulurmuş. Yılların birinde Cemaziyelevvel ayına ait evrakın, sandık içine mühürlenip bir yere nakli gerekmiş. Henüz fakir olan arşiv memuru istenilen evrakı sandığa boşalttıktan sonra, evrakların taşındığı boş torbayı da evine götürmüş.

Bir süre sonra da fakir olduğu için, torbadan bir iç donu diktirip giymeye mecbur olmuş. Ne var ki donun kalça kısmında duran Cemaziyelevvel yazısı o kadar yıkamaya rağmen bir türlü çıkmamış. Bir gün iş arkadaşları, adamın donunu çamaşır ipinde asılıyken görmüşler, adamın sırrı ortaya dökülmüş.

          Memur çalışmış, çabalamış, terfi etmiş; artık samurdan kürkler, mücevher işlemeli kaftanlar giymeye başlamış. Bir gün birisi, bu adamdan övgüyle bahsedince, arkadaşlarından biri,

– Canım, demiş; şimdiki haline bakmayın, biz onun Cemaziyelevvelini biliriz.     

 266. MÜNASEBETSİZ MEHMET EFENDİ

II. Mahmut’a “Münasebetsiz Mehmet Efendi” isminde birinden bahsetmişler. Merak edip, bahsedilen adamı huzuruna getirtmiş. Biraz sohbetten sonra adama:

– Sizin için münasebetsiz diyorlardı. Halbuki pek makul konuşuyorsunuz, demiş.

Mehmet Efendi dereden tepeden bahsettikten sonra birdenbire Padişah’a sormuş:

– Efendim, zurna çalmasını bilir misiniz?

– Hayır, bilmem.

– Bendeniz de bilmem.

– Yaa?

– Evet… Benim Bursa’da halamın damadının ihtiyar bir teyzezâdesi vardı.

– Evet…

– O da zurna çalmasını bilmezdi.

– Yaa!..

– Vallahi Efendimiz, hattâ…

Sultan Mahmut görevlilere işaret etmiş:

– Çabuk şu adamı götürün, şimdi bayılacağım. 

 267. FİRAR

Temel nasıl olduysa hapse düşmüş. Hapiste Temel’in koğuş arkadaşı sık sık rahatsızlanıyor, her hafta en az bir defa doktora gidiyormuş. Temel, adamın her gelişinde bir uzvunun kesildiğine şahit oluyormuş. Önce sağ bacağını kesmişler, ardından sol kolunu, ardından sol ayağını…

Son gelişinde Temel koğuş arkadaşının kulağına eğilir, mânâlı bir gülümseyişle:

– Uy hemşerim! Sanma ki anlamıyorum. Bana öyle geliyor ki sen kısım kısım firar ediyorsun. 

 268. İŞ ANLAŞMASI

Aslanla boğa iş anlaşması yapmışlar. Boğa aslana, “Hadi bunu kutlayalım” demiş. Aslan, “Abiciğim sağolasın, ben gelmeyeyim, yengen evde bekler” demiş. Boğa, “Kardeşim biz de evliyiz ama, bu kadar da kılıbık olunmaz ki” dediğinde aslan sinirlenmiş: “Eee! Beni evde bir aslan bekliyor, seninki gibi bir inek değil!” 

269. KAPLUMBAĞALARIN PİKNİĞİ

Ankaralı kaplumbağalar Kızılcahamam’da piknik yapmaya karar vermişler. Gerekli malzemeleri aldıktan sonra yola düşmüşler.

Günler ayları, aylar yılları kovalamış. Otuzuncu yılın sonunda piknik mahalline erişmişler. Sepetleri güzelce açmışlar; etler, pastalar, börekler… Her şey iştah kabartıcıymış. Fakat küçük gibi gözüken büyük bir eksik dikkatlerini çekmiş. Tuz ve kibrit getirmeyi unutmuşlar. Eti kızartmadan da pikniğin tadı olmaz. “En iyisi” demişler, “en gencimizi tekrar Ankara’ya gönderelim, o tuzu ve kibriti getirsin.”

En genç olan öneriyi kabul etmiş etmesine, ama kendisi gelene kadar da yiyeceklere dokunmama şartı getirmiş. Diğerleri, “Tamam!” demişler. Derken aradan 40-50 yıl geçmiş. O arada içlerinden en yaşlı olanı hastalanmış ve ölüm döşeğine düşmüş. “Arkadaşlar galiba ölüyorum, hiç olmazsa bir yudum su içeyim, birkaç lokma bir şeyler yiyeyim” demiş. Diğer kaplumbağalar tam birkaç lokma yiyeceği yaşlı kaplumbağaya verirken, Ankara’ya gönderdikleri kaplumbağa çalıların arasından çıkmış ve “Ben biliyordum” demiş, “ben gelmeden başlayacağınızı…”

270. BİLİM İNSANI FARKLI BAKAR

Bir matematikçi, bir biyolog ve bir fizikçi sokak kahvesinde oturmuşlar, boş olduğunu düşündükleri binaya girip çıkanları gözlüyorlarmış.

Önce binaya iki kişinin girdiğini görmüşler. Bir süre sonra, binadan üç kişinin çıktığını görmüşler. Fizikçi şu yorumu yapmış:

– Bence ölçme hassas değildi.

Biyolog:

– Bu durum, içeride üreme olduğunu gösteriyor. 

Matematikçi son noktayı koymuş:

– Şimdi içeri bir kişi daha girerse, bina tamamıyla boş olacaktır.

 271. SINAV

Sözlü sınavında çok sıkıştırılan bir tıp öğrencisine en son:

– Hastaları terletmek için ne yaparsın? diye sorulunca şu cevabı vermiş:

– Buraya getirir, sınava sokarım…

 272. VATAN KİMİN ANASI?

Askerde komutanı Ahmet’e sormuş:

– Vatan bizim neyimizdir?

Ahmet cevap verememiş. Bunun üzerine yanındaki askere sormuş:

– Söyle bakalım Mehmet, vatan bizim neyimizdir?

– Vatan bizim anamızdır, komutanım.

Bunun üzerine komutan tekrar Ahmet’e sormuş. Ahmet de:

– Vatan Mehmet’in anasıdır komutanım, demiş.

273. ROMANTİZM

Hayvanat bahçesinde iki ahtapot kollarını birbirlerine sarmış biçimde  dolaşıyorlardı. Erkek ahtapot dişi ahtapotun kulağına eğildi ve romantik bir sesle fısıldadı:

– Ne güzel bir gece, değil mi sevgilim?… Mehtap, yıldızlar, sen ve ben… Bu güzel gecede seninle ikimiz böyle kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola dolaşıyoruz.

 274. ISINAN CİSİMLER GENLEŞİR

Öğretmen öğrencisine sorar:

– Ali söyle bakalım, ısınan cisimler genleşir, soğuyanlar büzülür. Bu kurala bir örnek verebilir misin?

– Tabii hocam demiş Ali, bakın yazın günler uzuyor, geceler kısalıyor.

 275. KUTUP AYISI

Yavru kutup ayısı babasının yanına gelip sormuş:

 – Baba, ben gerçekten kutup ayısı mıyım?

– Elbette yavrum niye böyle bir soruyorsun?

– Allah Allah!.. deyip gitmiş yavru ayı.

Bu sefer annesinin yanına varmış ve sormuş:

– Anne,  ben gerçekten kutup ayısı mıyım?

– Tabiiki evladım, kutup ayısısın.

– Yani beni evlatlık falan almadınız değil mi? Ben sizin öz oğlunuzum değil mi?

– Öyle şey olur mu oğlum?Elbetteki öz oğlumuzsun.

Yavru ayı cevaptan tatmin olmayınca, babasına tekrar gidip aynı soruyu sormuş. Babası sinirlenmiş:

– Oğlum, kaç defa sana söyleyeceğiz, oğlumuzsun diye, niye bu kadar çok soruyorsun bunu?

– Baba, donuyorum yav, donuyorummmm…. Ne yapayım?

(177081)

Pages: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16

Comments

  1. cuneyt can says

    eline ve emeğine sağlık güzel arkadaşım

  2. mehmet YILMAZOGLU says

    Ellerine sağlık ,çok iyi bir calisma ve faydalı,çok guzel olmuş emeğine sağlık.

  3. Yasin acehan says

    Çok faydalı inşallah hayırlara vesile olur

  4. h mehmet metin says

    ilmine bilgine saglık daha nicelerini bekliyoruz.bu tip kitaplarla bu güne kadar verdiğin emeklerin boşa gitmediğini görüyoruz teşekkürler.

  5. fatma metin says

    aklımıza takılan bazı sorulara doyurucu cevaplar buldum .takdire şayan bir çalışma olmuş.sagol

  6. saim kadayıfçı says

    Elinize emeğinize sağlık

  7. YAŞAR SARI says

    başarılarınızın devamını dilerim.

  8. Dr.ilhan says

    sayın Dr.naim bey, güzel bir site oluşturulmuş.epey emek verildiği ve alın teri döküldüğü anlaşılıyor.Rabbim karşılığını verir inşaallah.konularla alakalı yorumları ve fikir teatisini yeri geldikçe yapmak üzere Allah’a emanet olunuz.

  9. Alperen Ocak says

    Naim abinin diğer kitaplarını okuma şansı buldum.Sitesi gerçekten muhteşem olmuş.
    Hayırlara vesile olmasını dilerim…

  10. Ahmet döndü koksal- sevgi ozyalcin says

    Siteniz hayırlı olsun, akla takılan sorulara cevap aramak herseyi Allah’ın bize verdiği akıl süzgecinden gecirmek konuların üzerinde düşünmek ve fikir alışverişinde bulunmak yaratilisimizin bir geregi diye düşünüyorum..

  11. site ve yazılarınız harika teşekkür ederiz çalışmalarınızda başarılar diliyorum sevgiler

  12. Talha Eren says

    https://www.aklatakilanlar.com/islamda-kandil-gecelerini-kutlamak-var-midir/ ve https://www.aklatakilanlar.com/hz-nuhun-gemisinin-uzerinde-durdugu-dag-cudi-mi-agri-mi-2/ yazılarınızı beğendim. Bu konularda kafamda karışıklık vardı. Fıkıhla ilgili soruları da ele alsanız iyi olur bence.

Speak Your Mind

*

Kur'an'ı anlamak istemez misiniz?