351. NE ALACAKMIŞ?
Şişmanlığından yokuşu zor çıkan Yahya Kemal, düzlüğe gelince bir lokantada mola vermiş. Garson siparişi almak için gelmiş:
– Efendim, hoş geldiniz. Ne alırsınız?
Yahya Kemal, tebessüm edip:
– Evlat, demiş. Müsaade edersen önce nefes alacağım.
352. HIYAR KÂFİ
Şili’li diktatör Pinochet’ye sormuşlar:
– Siz tecrübeli birisiniz. Turşu kurmak mı daha zor, ihtilal yapmak mı?
Pinochet düşünmeden cevap vermiş:
– Elbetteki, turşu kurmak daha zor… Turşu için bir sürü malzeme gerekir, ama ihtilal yapmak için üç-beş hıyar kâfidir.
353. ANA-BABAYA MEKTUP
Oğulları İstanbul’da üniversite eğitimine gitmiş olan iki baba konuşuyorlarmış. Biri dert yanmış:
– Şu evlatlar çok nankör oluyorlar. Biz onlar okusun, adam olsun diye elimize geçen üç-beş kuruşu kendimize harcamayıp onlara gönderiyoruz, buna karşılık bir mektup bile göndermiyorlar. Oğlandan mektup gelmiyor diye annesi neredeyse yataklara düşecek.
Diğeri memnuniyetini belirtmiş:
– Benim oğlan aralıksız yazar, hiç aksatmaz.
– Vallahi, bravo… Nasıl başardın bu işi?
– Çok kolay. Ona “Sana şu kadar para gönderdim” diye yazarım, ama parayı göndermem. O da parayı alamadığını belirtmek için ikide bir mektup gönderir.
354. HALAT
Temel limanda işe başlamış. Gelen gemideki Amerikalıya “Halatı at” diye seslenmiş. Gemideki anlamamış “What?” demiş.
– Halat yahu halat, halatı atsana! demiş Temel.
Amerikalı el kol hareketleri yapmış. Temel “Du yu spik ingliş?” diye seslenince, Amerikalı da “Yes, yes!” diye haykırmış. Temel:
– Eee.. Atsana halatı kardeşim o zaman!
355. KIZILDERİLİ ŞEFİ
Sonbahar gelince, Kızılderililer şeflerine kışın soğuk geçip geçmeyeceğini sormuşlar. Herhangi bir fikri olmayan Şef, kışın soğuk geçeceğini ve hazırlanmak için odun toplamaları gerektiğini söylemiş. İyi bir lider olan Şef, en yakın telefon kulübesine gittikten sonra Ulusal Hava Durumu Servisini arayıp sormuş:
– Kış soğuk mu geçecek?
– Evet, bu kış çok soğuk olacak.
Şef, köye geri dönüp odun toplama işini hızlandırmış. Bir hafta sonra, şef tekrar Ulusal Hava Durumu Servisini aramış:
– Kış çok mu soğuk geçecek?
– Evet, bu kışın oldukça soğuk geçmesini bekliyoruz.
Böylelikle Şef geri dönüp adamlarına bulabildikleri her şeyi, hatta odun parçacıklarını dahi toplamalarını söylemiş. Bir hafta sonra, Şef tekrar Ulusal Hava Durumu Servisini aramış:
– Bu kışın çok soğuk geçeceğinden kesinlikle emin misiniz?
– Kesinlikle, Kızılderililer deli gibi odun topluyor.
356. HAMSİ AKILLANDIRIR
Temel ile Dursun trende gidiyorlarmış. Temel hamsileri yiyor, kılçıklarını özenle kenara ayırıyormuş. Dursun sormuş:
– Sen neden bu kılçıkları özenle kenara ayırıyorsun?
Temel:
– Onlar insanı akıllandırır, demiş.
Dursun Temel’den bu kılçıkların beşini 250 TL’ye satın almış. Tam yerken Temel’e sormuş:
– Hamsinin kilosu 50 TL, sen bana bir kılçığı 50 TL’ye sattın.
Temel cevap vermiş:
– Baak, akıllanmaya başladın işte!
357. MAKİNİST
Temel’in kol saati durmuş. Temel saatini tamir etmek amacıyla içini açmış, saatin içinden ölü bir karınca çıkmış.
Bunu gören Temel:
– Uyy…Zaten pen tahmin etmiştum makinistun öldügünü… demiş.
358. AMERİKA ŞEHİRLERİ
Rivayete göre, Kristof Kolomb’un gemisinde Temel ve Ömer Ağa da görevliymiş. Amerika kıtasını keşfetmek isterlerken, Temel karayı gören ilk kişi olmuş ve bağırmaya başlamış: “Ömer Aga, Ömer Aga, kara göründü.” O gün bugündür, Ömer Aga’dan Amerika ismi türemiş.
Derken bunlar gemiyle bir nehre girmişler; gitmişler, gitmişler, adeta sonu olmayan bir nehre girmişler. Temel şikâyetlenmeye başlamış: “Amma uzun, amma uzun” diye, oradan da Amazon nehri miras kalmış.
Temel, Amerika’yı gezerken, bir Kızılderili grubunun elinde tek bir saz ile eğlence tertip ettiğini görmüş, “Şu eğlenceye bak, bir tek saz var” demiş demesine, ama oraya da zamanla Teksas demişler.
Temel son olarak, Amerika’da keşif gezisi yaparken, bir gaz yatağına denk gelmiş. Temel’in gaz yatağını bulduğunu gören Kızılderililer bu olaya “Laz ve Gaz” demişler ki, Las Vegas’ın temelleri de oraya kadar gitmektedir.
359. SİNYAL
Dursun Temel’e:
– Bak bakalım, arabanın sinyalleri çalışıyor mu? demiş.
Temel:
– Çalışıyor, çalışmıyor; çalışıyor, çalışmıyor; çalışıyor, çalışmıyor…
360. MEZARLIK
Dört kişilik bir eğitim uçağı Karadeniz bölgesinde mezarlığa düşmüş. Şu ana kadar 80 ceset çıkarılmış, ölü sayısının artmasından korkuluyormuş.
361. TARİFİ BENDE…
Bir gün Nasreddin Hoca’nın canı ciğer istemiş. Kasaba gitmiş, taze bir ciğer almış. Dostu olan kasap ona bir de güzel bir ciğer tarifi vermiş.
Hoca ciğer ile tarifi alıp kasaptan çıkmış. Çıkar çıkmaz da dalda duran çaylak Hocanın elindeki ciğeri kapıp gitmiş. Hoca çaylağın ardından bir süre bakakaldıktan sonra, elindeki kağıdı havaya kaldırarak bağırmış:
– Ağız tadıyla yiyemeyeceksin. Tarifi bende kaldı!…
362. BEŞ KURUŞ
Bir gün Nasreddin Hoca, yolda aheste aheste yürürken, genç biri gelip Hocanın ensesine bir tokat yapıştırır. Hoca hiddetle geri döner:
– Bu ne cür’et! Hangi cür’etle vuruyorsun?
Genç adam ukala bir tavırla:
– Kusura bakma, bey baba, seni birine benzettim, der.
Bunun üzerine Hoca, durumu kadıya aktarmak ister. Beraberce kadıya giderler. Kadı iki tarafı da dinler, sonunda genç adama 5 kuruş ceza verir ve gidip getirmesini söyleyip kürsüden iner.
Hoca, genç adamın dönmesini bekler. Bir saat geçer, iki saat geçer, fakat genç adamdan ses-seda yoktur. Hoca bir yandan da cezayı az verdiği için kadıya kızgındır. Sonunda dayanamaz, kadının ensesine okkalı bir tokat indirir ve şöyle söyler:
– Kusura bakma Kadı Efendi, daha fazla bekleyemeyeceğim. Gelirse söyle ona, 5 kuruşu sana versin!
363. SAHİBİ KAYSERİLİ İMİŞ
Kayserili bir vatandaşımız Amerika’ya gitmiş. Orada bir fabrikada yirmi yıl çalıştıktan sonra memleketine dönmüş. Hemşerileri Amerika’da ne iş yaptığını sormuşlar, işçilik yaptım demiş. Hemşerileri hayret etmişler:
– Nasıl olur, sen bir Kayserili olarak bir fabrikada yirmi yıl çalışırsın da, onun sahibi olamazsın?
– Haklısınız hemşerilerim, ama fabrikanın sahibi de Kayserili idi!..
364. GÖZ KARARI
Fransız devlet adamı Charles De Gaulle, çıktığı gezilere mutlaka aşçıbaşısını götürür, güzel yemeklerin tarifini almasını ve Fransa’ya dönünce bu tarifleri uygulamasını istermiş. Türkiye gezisi sonrası uçakta aşçıbaşına sormuş:
– Nasıl, epey tarif alabildin mi?
– Aldım almasına da efendim, yapabileceğimden emin değilim.
– Niçin?
– Neyin ölçüsünü sorarsam sorayım, hep aynı cevabı verdiler: Göz kararı tuz, göz kararı şeker…
365. SİNEK
Adamın biri eczaneye gitmiş.
– Lütfen bana sinek ilacı verir misiniz?
– Sineğinizin nesi var?”
366. LİSAN-I MÜNASİP, O NE GÜZEL NASİP!
Sultan II. Mahmud’a hediye edilen Arap atını Sultan o kadar beğenmiş ki, “Atınız öldü” diyeni astıracağını ilan etmiş.
Görevliler ne kadar iyi baktılarsa da, at ölmüş. Bunun üzerine, İmrahor ailesi ile helalleşip padişaha doğru gitmeye başlamış. Yolda padişahın sohbetçisi Sait Efendi ile karşılaşmış. Sait Efendi, durumu öğrenince:
– Senin yerine ben haber veririm, merak etme! diye İmrahoru teskin etmiş.
Sait Efendi, padişahla sohbet edip biraz neşelendirdikten sonra sözü ata getirmiş:
– Efendim, sevgili atınıza bir hâl oldu. Yemiyor, içmiyor. Kaldırıyoruz, tekrar yatıyor. En küçük hareket yok. Nefes de almıyor….
– Sait, at öldü desene?
– Ben demedim, siz dediniz Padişahım!
367. KİLO ALMA
Hekimoğlu İsmail’e:
– Ramazan olmasına rağmen biraz kilo almışsınız? demişler.
– Maalesef öyle oldu, demiş. Çünkü iki kişilik yemek yiyor, bir kişilik oruç tutuyorum.
368. SAĞIM!
Osman Yüksel Serdengeçti’ye takılmasını seven bir arkadaşı sormuş:
– Söyle bakalım, sen sağ mısın, sol musun?
Serdengeçti’nin cevap vermiş:
-Yaşadıkça sağım!
369. MÂNÂLI BAKIŞLAR
Karadenizlinin biri hemşerisine otobüs macerasını anlatıyormuş:
– Dün belediye otobüsüne bindim, otobüsün şoförü bilet almamışım gibi bana mânâlı mânâlı baktı.
– Sen ne yaptın?
– Ben mi? Ben de bilet almışım gibi mânâlı mânâlı ona baktım.
370. AĞZINLA KUŞ TUTSAN…
Ülkenin birinde, bir bakan kendisini gazetecilere bir türlü sevdirememişti. Ne yapsa makbule geçmiyor, basın her gün kendisiyle uğraşıyordu. Nihayet, “Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler bir şey diyemesinler, hakkımda olumlu bir şey yazsınlar” diye düşündü ve özel kalemi vasıtasıyla yapacağı işi ilan etti. Bakan Pazar günü saat 10’da denizin üzerinden yürüyerek geçecekti.
Pazar sabahı saat 10’da tüm basın mensupları belirtilen yerde toplandılar. Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı. Karşı kıyıya kadar herkesin gözü önünde yürüyüp geçti. Bakan bu defa hakkında iyi bir haber çıkacağını beklerken, ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu: “Bakan yüzme bilmiyor!”
371. LAZER YAZICI
Komutan çavuşu çağırıp emir vermiş:
– Çabuk bana bir lazer yazıcı bulun!
Çavuş uzun bir süre geçtikten sonra güç bela komutanın yanına yeni yetme bir erle çıkmış:
– Buyrun komutanım!
– Oğlum bu ne?
– Yazıcı.
– Ne yazıcısı?
– Komutanım, bulmak biraz zor oldu ama, hem Laz, hem er, hem de yazıcı…
372. GEÇEN SENE
Genç işadamı uçağa binmek üzere havaalanına gelir ve bilet kontrolü yapılan masaya giderek, elindeki valizleri teslim eder. Görevli:
– Biletinizi alabilir miyim? der.
Adam biletini verir ve ekler:
– Biletimden göreceğiniz gibi New York’a gidiyorum. Ancak, verdiğim yeşil valizin Londra’ya, mavi olanının da Paris’e gitmesini istiyorum.
Görevli kız şaşkınlıkla:
– Özür dilerim, ancak bunu yapmamız mümkün değil.
Bunun üzerine genç adam tebessüm etmiş:
– Bunu duyduğuma çok sevindim. Geçen sene yapmıştınız da!
373. İYİ TERBİYE VERSEYDİ…
Nasreddin Hoca’nın buzağısı ahırdan boşalıp avluda ne kadar çiçek, sebze varsa, bir o yana bir bu yana zıplayarak harap etmiş. Bunu gören Hoca hemen ahıra koşmuş, ineği dövmeye başlamış.
Karısı:
– Yahu, demiş, ortalığı buzağı halletti, sen ineği dövüyorsun.
– Hatun, işime karışma, demiş Hoca. İnek buzağısına iyi terbiye verseydi, böyle yapmazdı buzağı…
374. ÇOK ŞEY PİLEYDU…
Temel ile İdris sohbet eder, İdris, Temel’e soru sorar:
– Söyle pakayum, bir bir daha ne eder?
– İçi, der Temel.
İdris, bıçağını çekip Temel’i yaralar. Karakolda komiser Dursun’u sorguya çeker:
– Arkadaşını neden yaraladın?
İdris cevap verir:
– Çok şey pileydu!…
375. İMTİHANA HAZIRLIK
Torunu ninesine sorar:
– Nineciğim, neden her gün akşama kadar Kur’ân okuyorsun?
– İmtihan zamanı yaklaştı, imtihana hazırlanıyorum da ondan yavrum…
(176914)
eline ve emeğine sağlık güzel arkadaşım
Ellerine sağlık ,çok iyi bir calisma ve faydalı,çok guzel olmuş emeğine sağlık.
Çok faydalı inşallah hayırlara vesile olur
ilmine bilgine saglık daha nicelerini bekliyoruz.bu tip kitaplarla bu güne kadar verdiğin emeklerin boşa gitmediğini görüyoruz teşekkürler.
aklımıza takılan bazı sorulara doyurucu cevaplar buldum .takdire şayan bir çalışma olmuş.sagol
Elinize emeğinize sağlık
başarılarınızın devamını dilerim.
sayın Dr.naim bey, güzel bir site oluşturulmuş.epey emek verildiği ve alın teri döküldüğü anlaşılıyor.Rabbim karşılığını verir inşaallah.konularla alakalı yorumları ve fikir teatisini yeri geldikçe yapmak üzere Allah’a emanet olunuz.
Naim abinin diğer kitaplarını okuma şansı buldum.Sitesi gerçekten muhteşem olmuş.
Hayırlara vesile olmasını dilerim…
Siteniz hayırlı olsun, akla takılan sorulara cevap aramak herseyi Allah’ın bize verdiği akıl süzgecinden gecirmek konuların üzerinde düşünmek ve fikir alışverişinde bulunmak yaratilisimizin bir geregi diye düşünüyorum..
site ve yazılarınız harika teşekkür ederiz çalışmalarınızda başarılar diliyorum sevgiler
https://www.aklatakilanlar.com/islamda-kandil-gecelerini-kutlamak-var-midir/ ve https://www.aklatakilanlar.com/hz-nuhun-gemisinin-uzerinde-durdugu-dag-cudi-mi-agri-mi-2/ yazılarınızı beğendim. Bu konularda kafamda karışıklık vardı. Fıkıhla ilgili soruları da ele alsanız iyi olur bence.
diyanet.gov.tr , sorularlaislamiyet.com , https://fetvameclisi.com/ ve http://www.nihathatipoglu.com siteleri favorimdi. Sitenizi debeğendim, listeme alıyorum.