76. ALMA-VERME
Cimri bir adam nehre düşmüş. Tam boğulmak üzereyken çevreden biri yaklaşarak:
– Ver elini! demiş.
Cimri adam elini vermemiş. Diğeri duruma vakıf olmuş:
– Al elimi o zaman!” deyince, cimri adam diğerinin elini alarak kurtulmuş.
77. İNDİRİM
Kayserili bir işadamı fabrikasına işçi arıyormuş. Bir delikanlı iş için başvurmuş ve “Karın tokluğuna çalışırım” demiş.
Kayserili’de pek kabul etme niyeti görmeyen genç atılmış:
– Hatta, her Pazartesi ve Perşembe oruç tutarım.
78. KİM DAHA HIZLI?
Üç çocuk, “Benim babam senin babanı döver” tarzında atışıyorlardı.
– Benim babam, dedi biri, o kadar hızlıdır ki, bir ok attığında oktan önce hedefe varır.
– Bu da bir şey mi? dedi diğeri, benim babam tabancasıyla ateş eder, sonra da mermiden önce hedefe varır.
– Bırakın bunları! dedi üçüncüsü, benim babam memurdur, mesaisi 18:00’de biter, ama o 16:30’da evde olur.
79. O KADAR HIZLI OLDU Kİ!..
Bir salyangoz yolu geçerken ona bir kaplumbağa çarptı. Acil serviste gözlerini açan salyangoza neler olduğu sorulduğunda, “Pek hatırlayamıyorum” dedi, “her şey o kadar hızlı oldu ki!”
80. HIZLI TERAVİH
Teravih namazını çok hızlı kıldıran bir imam, cemaati ile birlikte namaza devam ederken, namaz arasında camiye geç kalmış biri girer. O sırada yanında bulunan kan ter içindeki adama:
– Çok kıldınız mı? Yetişebilir miyim? diye sorar.
Kan ter içindeki adam yeni geleni şöyle bir süzer:
– Muhterem, biz içerdeyken yetişemiyoruz, sen dışarıdan nasıl yetişeceksin?
81. SENDEN HIZLI KOŞSAM YETER
Bir Amerikalı ile bir Japon safariye çıkmışlar. Her ikisi de en son teknolojik silahları, birbirlerine nazire yapmak için yanlarına almışlar. Derken uzakta bir aslan görünmüş. Amerikalı lazer tüfeğini doğrultmuş ve aslana ateş etmiş, ama karavana… Hemen Japon hedefe kilitlenebilen otomatik silahını doğrultup ateş etmiş, ama o da isabet ettirememiş.
Aslan Japon ile Amerikalıyı fark edince, üzerlerine doğru koşmaya başlamış. Amerikalı olduğu yerde kalakalmış, çaresiz acı sonu beklemeye başlamış. Japon hemen botlarını çıkarıp spor ayakkabılarını giymeye başlamış. Amerikalı sormuş:
– Ne o, aslandan hızlı koşacağını mı düşünüyorsun?
– Yoo, senden hızlı koşsam yeter.
82. ISIRILMA TEHLİKESİ
Bir sosyete kadını köpeğini traş ettirmeye götürür. Fiyatın 500 lira olduğunu öğrenince itiraz eder:
– Beyefendi, ben 100 liraya kendi saçımı yaptırıyorum, köpeğim için aldığınız bu fiyat çok yüksek değil mi?
– Hanımefendi, sizin kuaförünüzün ısırılma tehlikesinin olmadığını takdir edersiniz…
83. BÜYÜKBABANIZIN HESABI
Adamın biri lüks bir restoranın camında şu ilanı görür: “Yemeği siz yiyin, hesabı torununuz ödesin”. Fikir çok cazip gelir, ama yine de emin olmaz, içeriye girince bir kez daha sorar:
– Gerçekten yediğim yemeğin ücretini torunumdan mı alacaksınız?
– Evet, der restoran sahibi.
Bunun üzerine çatlayana, patlayana kadar yiyip içer adam. Tam kapıdan çıkacakken garson gelir ve hesabı uzatır:
– 1000 lira…
– Bu da ne demek? Hani parayı benden almıyordunuz, der.
– Evet efendim, almıyoruz. Ama bu zaten büyükbabanızın hesabı.
84. BİLGİLİ OLMAK
Evin hanımı hizmetçisini çağırdı:
– Fatma, kızım görüyor musun, bu konsolun üstündeki toza ismimi yazabiliyorum…
Hizmetçi içini çekti:
– Ah hanımım ah, bilgili olmak ne güzel şey…
85. FARKLI DOKTOR
Adamın biri hasta olmuş, doktora gitmesi gerekiyormuş. Bir ara binalarına yeni taşınan komşusunun isminin önünde de Dr. titri olduğunu hatırlamış. Hemen komşusunun kapısını çalarak:
– Doktor Bey, merhaba… Ben komşunuz İsmail Bey… Şuramda bir ağrım var da…
– İsmail Bey, ben doktorum, ama size yardımcı olamam, ben felsefe doktoruyum.
İsmail Bey geri dönerken, kendi kendine söyleniyormuş:
– Allah Allah, ne hastalıklar çıktı da haberimiz yok!
86. HAYVANAT BAHÇESİ
Temel hayvanat bahçesinde gezerken açık bulduğu bir kafesten içeri dalmış.
– Hooop dur, ne yapıyorsun orası aslan kafesi, diye bağırmışlar.
Temel geri dönmüş:
– Sanki aslanınızı yedik, demiş.
87. HATIRLA ONİ, HATIRLA ONİ…
Temel, istihbarat teşkilatı mensubu olmuş. Mesleğinde ilerledikten sonra Afrika’da yapılan yarışmaya Türkiye’yi temsilen katılmış. Yarışmada İngiliz, Rus ve Amerikan istihbaratçıları ile Temel finale kalmış. Finalde yarışmacılara bir sır vermişler ve bu sırrı ne kadar gizleyebildiklerini ölçmeye çalışmışlar.
İngiliz’e elektrik verince bülbül gibi konuşmuş. Amerikalıyı buz gibi soğuk suya atmışlar, hemen konuşmuş. Rus’u falakaya yatırmışlar, çabucak pes etmiş. Ancak denedikleri tüm işkence yöntemlerine rağmen, Temel’e verilen sırrı söyletememişler.
Temel’i daha yakından gözlemlemek amacıyla gizli kameraya almaya başlamışlar. Ama o da nesi? Temel odasında kafasını duvara vurarak sürekli şu cümleyi tekrarlıyor: “Hatırla oni, hatırla oni, hatırla oni…”
88. ÜÇ UNUTKANLAR
Temel ile Dursun, arkadaşları İdris’e çay içmeye gitmişler. Bu üç arkadaş çok unutkanmış. İdris çay demlemiş, içmişler. Bir daha demlemiş, yine içmişler. Bir daha, bir daha derken… Temel ile Dursun müsaade istemişler.
Yolda giderken, Dursun Temel’e, “Temel, bu İdris de amma cimri adam, bir çay içirmedi” deyince; Temel, “Dursun, ha biz ne zaman İdris’e gittik ki!” demiş.
89. BALIK AVI
Bir Alman, bir İngiliz ve bir de Türk subayı havuzlu bir lokantada yemek yiyorlarmış. Havuzun içinde de balıklar varmış.
Subaylardan biri, “Kim şu havuzdan şu anda bir balık avlayabilirse, o en zeki ve en becerikli millet onun milleti olacak, yarışalım mı?” diye bir fikir ortaya atmış. Diğerleri de kabul edince Alman subayı tabancasını çekmiş, balıklar suyun üzerine çıkınca ateş açmış, ama nafile… Bir tane bile vuramamış.
İngiliz subayı almış eline kılıcını, suyun içinde sallayıp durmuş ama o da nafile… Sıra bizim subay Temel’e gelince, almış eline kaşığını, oturmuş havuzun kenarına, başlamış havuzun suyunu kaşıkla boşaltmaya… Alman ve İngiliz subayları “Tamam tamam” demişler, “Sen kazandın, eninde sonunda balığı tutacaksın.”
90. AMELİYAT YERİ
İki sevgili bir ağacın gölgesinde oturmaktadır. Delikanlının güzel sözleri karşısında, kız sevgilisinin kulağına fısıldar:
– Sevgilim, sana apandist ameliyatı olduğum yeri göstereyim mi?
Delikanlının gözleri parlar:
– Göster canım, der.
Kız eliyle karşıdaki bir yeri göstererek:
– Bak şu ilerde görünen turuncu bina var ya, onun dördüncü katı….
91. ONUN YERİNE ANNENİ…
Yamyam bir baba ile oğlu, balta girmemiş bir ormanda dolaşırken, genç ve güzel bir kadına rastladılar. Oğul sordu:
– Ne dersin baba, onu yiyelim mi?
Baba bir an düşündükten sonra:
– Hayır, oğlum! dedi. Bunu eve götürelim, onun yerine anneni yeriz.
92. BİR VETERİNER
Adamın biri hastalanmış. Hali pek iç açıcı görünmediğinden, hanımı hemen iki oğluna durumu haber vermiş.
Çocuklar geldikten sonra, babalarını kötü görünce, “Hemen bir doktor çağıralım” demişler. Adam itiraz etmiş:
– Hayır, bana bir veteriner çağırın.
Oğulları şaşırmışlar:
– Baba sen delirdin mi, senin veterinerle ne işin olabilir?
Adam devam etmiş:
– Oğlum siz dediğimi yapın, veteriner çağırın. Kırk yıl eşek gibi çalıştım . Otuz yıl inek gibi bir karıyla aynı yastığa baş koydum. Sizin gibi iki tane öküz yetiştirdim. Benim hastalığımdan, ancak bir veteriner anlar.
93. HAMDOLSUN VERDİĞİN NİMETLERE…
Dinsiz bir adam, güzel olan şeyleri çok sevmesine karşın, bir türlü bu güzellikleri Yaradan’a inanmıyormuş.
Bir gün ormanda gezerken, arkasında kocaman bir ayının nefesini hissetmiş ve olanca gücüyle kaçmaya başlamış, ama nafile… Her arkasına bakışında ayının daha da yaklaşıyor olduğunu fark ediyormuş. Dakikalarca süren kovalamacanın sonunda, adamın ayağı yerdeki dala takılmış; ayı adamın üzerine atlamış, pençesini kaldırmış, tam vurmaya hazırlanırken adam gayrıihtiyari can havliyle “Allah’ım!!!” diye bağırmış.
Bir anda her şey durmuş, ayı da beklemeye başlamış. Adamın yanında nurani bir zat belirmiş. O zat konuşmaya başlamış:
– Yıllarca Allah’a inanmadın, yaradılışı tesadüfe bağladın, senin bu durumda yardım istemen ne derece doğru?
Adam utanç içinde:
– Biliyorum, bunca yıl isyan da bulundum, hatalıyım, sıkıştığım anda da hemen böyle yardım talebinde bulunmam ikiyüzlülük olabilir. Ama dua edin de, Rabbim ayıyı dindar yapsın, belki ayı o zaman merhametli olur.
Nurani zat duasını etmiş ve gözden kaybolmuş. O anda her şey eski haline dönmüş. Ayı pençelerini önce indirmiş, sonra da iki pençesini göğe doğru kaldırarak dua etmeye başlamış:
– Allah’ım! Senin için oruç tuttum, Sana inandım, Sana sığındım. Hamd olsun verdiğin nimetlere….
94. KÖPEĞİ VUR
Adamın biri, sabah kalkıp dışarı çıktığında ne görsün? Evinin çatısında bir goril durmaktadır. Ne yapacağını bilemez, hemen eve girip telefonun başına geçer. Rehberi karıştırınca bir ilan görür: Rehberde “Gorilleriniz itina ile yakalanır” yazmaktadır. Adam goril avcısına telefon eder ve goril avcısı yarım saatte gelir. Bir kamyonetin içinden orta yaşlı bir adam ile aptal bakışlı buldok tipi bir köpek iner. Adam elinde bir beyzbol sopası, bir merdiven ve bir de çifte taşımaktadır. Ev sahibi sorar:
– Nasıl yakalayacaksın onu?
Adam cevaplar:
– Çok basit, önce merdivenle çatıya çıkacağım, beyzbol sopasıyla gorile vurup onu çatıdan düşüreceğim. Köpek özel eğitilmiştir, hemen gorilin husyelerini ısırır ve ben inip onu araca kapatana kadar gitmesine izin vermez.
Derken adam çifteyi ev sahibine bırakarak yukarı çıkmaya başlar. Ev sahibi:
– Peki ben bu silahla ne yapacağım? diye sorar. Adam cevap verir:
– Eğer işler ters gider de, goril beni çatıdan atarsa, köpeği hemen vur.
95. TEMEL UZAYDA
Nasa tarafından Ay’a üç sıradan kişinin gönderilmesi planlanır. Yapılan elemeler sonucunda uzaya gidecekler bir Fransız, bir Alman ve bir Türk olarak belirlenir. Orada onbeş gün kadar kalacakları ifade edilerek, canlarının sıkılmaması için yanlarına en çok sevdikleri şeyi almaları tavsiye edilir.
Alman, “Ben patatessiz yapamam, patates götüreceğim” der. Fransız, “Ben karımı çok seviyorum, onu da götürmek istiyorum” der. Türkiye’den katılan Temel de, “Ben de sigarasuz edemem, onları götüreyim bari!” der.
Üç kişi uzayda onbeş gün kalır, ardından Dünyaya dönme anı gelir. Onlar için büyük bir tören düzenlenir. Mekik gelince kapı açılır açılmaz Temel elinde sigara, hızla dışarı fırlayarak bağırmaya başlar:
– Uyy hemşerum! Ateşi olan var mı, ateşi?
96. PEŞİN PARA
Nasreddin Hoca parasını geri istemek için defalarca kapısını çalan alacaklısı ile konuşmaya başlamış:
– Yakında, demiş. Çok yakında paranı ödeyeceğim.
– Ne zaman?
– Dinle bak… Bizim duvar kenarına yol boyunca çalı tohumu ektim.
– Eee?
– Bu tohumlar ilkbaharda yeşerecek ve büyük çalılarımız olacak…
– Daha sonra?
– Bu caddeden çok koyun sürüsü geçer. Geçen koyunların yünleri çalılara takılacak. Ben de bu yünleri toplayacağım. Bizim hanım da bunları eğirip ip yapacak. Sonra gerisi kolay! Ben de pazara götürüp satacağım ve paranı geri ödeyeceğim.
Adam bu sözler üzerine gülmeye başlamış. O zaman Hoca demiş ki:
– Buldun peşin parayı, gülüyorsun değil mi? Seni köftehor seni!
97. SÜNNETTE TİTİZLİK, YA FARZ?
Adamın birisi, Ramazan ayında sahura kalkıp yemeğini yiyor, ancak orucunu tutmuyormuş. Hanımı dayanamayıp sormuş:
– Bey! Sahura kalkıyorsun, hiç olmazsa orucunu da tut.
– Hanım hanım, farzı yapamıyoruz, sünneti de mi yapmayalım?
98. KAZA
Bir kamyon şoförü, kamyonuyla giderken bir Mercedes’e arkadan çarpmış. Sürücüler araçlarından inmişler. Kamyon şoförü:
– Abi, benim durum iyi değil, zararı ödeyemem, beni affeyle! diye yalvarmış.
Mercedes’in şoförü çaresiz affetmiş. Aradan belli bir süre geçmiş. Mercedes’in arkasından bir çarpma sesi daha gelmiş. Aynı kamyon Mercedes’e bir daha vurmuş. Yine sürücüler aşağı inmişler. Kamyonun şoförü tekrar yalvarmış, rica etmiş. Mercedes’in şoförü çaresiz tekrar affetmiş.
Aradan yine belli bir süre geçmiş. Mercedes’in şoförü arka taraftan gelen “Çat!” sesini duyunca, kafasını pencereden geriye doğru uzatınca, kamyonun şoförü de başını pencereden çıkararak bağırmış:
– Abi, benim ben, yabancı değil, devam et!
99. BİR DİL YETİYOR
Karısı lisan kursuna gitmek isteyen adam, “Katiyyen olmaz” diye karşı çıktı. “Zaten bir dille kafamı yeteri kadar şişiriyorsun!…”
100. HUYSUZ HAYRİYE
Eskiden Boğaz’da çalışan vapurlar Şirket-i Hayriye altında faaliyet gösterirmiş. Bu vapurlardan birinin kaptanı, huysuz karısı yüzünden evine gidemez, geceleri vapurda yatmayı tercih edermiş. Bir arkadaşı eve gitmemesinin nedenini sorunca şöyle cevap vermiş:
– Ne yapayım? Şirret-i Hayriye’den Şirket-i Hayriye’ye sığınıyorum.
– Halep oradaysa arşın burada! Haydi atla da görelim.
(177077)
eline ve emeğine sağlık güzel arkadaşım
Ellerine sağlık ,çok iyi bir calisma ve faydalı,çok guzel olmuş emeğine sağlık.
Çok faydalı inşallah hayırlara vesile olur
ilmine bilgine saglık daha nicelerini bekliyoruz.bu tip kitaplarla bu güne kadar verdiğin emeklerin boşa gitmediğini görüyoruz teşekkürler.
aklımıza takılan bazı sorulara doyurucu cevaplar buldum .takdire şayan bir çalışma olmuş.sagol
Elinize emeğinize sağlık
başarılarınızın devamını dilerim.
sayın Dr.naim bey, güzel bir site oluşturulmuş.epey emek verildiği ve alın teri döküldüğü anlaşılıyor.Rabbim karşılığını verir inşaallah.konularla alakalı yorumları ve fikir teatisini yeri geldikçe yapmak üzere Allah’a emanet olunuz.
Naim abinin diğer kitaplarını okuma şansı buldum.Sitesi gerçekten muhteşem olmuş.
Hayırlara vesile olmasını dilerim…
Siteniz hayırlı olsun, akla takılan sorulara cevap aramak herseyi Allah’ın bize verdiği akıl süzgecinden gecirmek konuların üzerinde düşünmek ve fikir alışverişinde bulunmak yaratilisimizin bir geregi diye düşünüyorum..
site ve yazılarınız harika teşekkür ederiz çalışmalarınızda başarılar diliyorum sevgiler
https://www.aklatakilanlar.com/islamda-kandil-gecelerini-kutlamak-var-midir/ ve https://www.aklatakilanlar.com/hz-nuhun-gemisinin-uzerinde-durdugu-dag-cudi-mi-agri-mi-2/ yazılarınızı beğendim. Bu konularda kafamda karışıklık vardı. Fıkıhla ilgili soruları da ele alsanız iyi olur bence.
diyanet.gov.tr , sorularlaislamiyet.com , https://fetvameclisi.com/ ve http://www.nihathatipoglu.com siteleri favorimdi. Sitenizi debeğendim, listeme alıyorum.