101. MUTLULUK VE FİLOZOFLAR
Aristo etrafındakilere evlilik tavsiye eder ve şöyle dermiş:
– Kesin evlenin, ya mutlu olursunuz, ya da benim gibi filozof olursunuz.
102. GÖRMEYE BAŞLADIM
1998 yılında Avrupa’nın bir kentinde feministler işbirliği toplantısı yapmışlar. Toplantıya her ülkeden konuşmacılar katılmış. Belirli kararlar alındıktan sonra diğer toplantıda buluşmak üzere toplantıyı bitirmişler.
1999 yılında tekrar bir araya gelmişler ve geçen sene alınan kararların uygulama ve sonuçlarına yönelik değerlendirmelere başlamış1ar. İlk konuşmacı Alman Helga’ymış:
– Geçen sene aldığımız kararlar neticesinde eve gittim, kocama dedim ki: “Bundan sonra bulaşıkları ben yıkamıyorum, bundan sonra kendi bulaşığını kendin yıka”. Birinci gün bir şey görmedim, ikinci gün bir şey görmedim. Üçüncü gün bir baktım, hem benim bulaşıklarımı yıkıyor, hem de kendi bulaşıklarını yıkıyor. O günden beri çok mutluyuz.
İkinci konuşmacı İngiliz Ketty imiş:
– Kararlarımızı ben de aynen uyguladım. Eve gittiğimde kocama dedim ki: “Bundan sonra çamaşırlarını yıkamıyorum, kendi çamaşırlarını kendin yıkayacaksın”. Birinci gün bir şey görmedim, ikinci gün bir şey görmedim. Üçüncü gün bir baktım, kuzu kuzu hem benim çamaşırlarımı yıkıyor, hem de kendi çamaşırlarını yıkıyor. O günden beri çok mutluyuz, demiş.
Üçüncü konuşmacı Türkiye’den Safinaz başlamış anlatmaya:
– Ben de geçen sene aldığımız kararları aynen uyguladım. O gün eve gittim, kocama dedim ki: “Bundan sonra yemek yapmıyorum, kendi yemeğini kendin yapacaksın” dedim. Birinci gün bir şey görmedim, ikinci gün bir şey görmedim. Üçüncü gün sol gözüm biraz açılır gibi oldu, görmeye başladım, demiş.
103.GEVEZE
Yıldırım aşkıyla evlenen adam, bir yıl sonra boşanma isteğiyle mahkemeye başvurur. Hakim sorar:
– Peki, talebini kabul ediyorum. Fakat neden bir yıldır karına tek söz söylemedin? Adam boynunu büker:
– Lafını kesmek istemedim de ondan Hakim Bey…
104. LÜTFEN SÜTUNA DİKKAT EDİN!
Amerika’da, ölen bir kadın için kilisede cenaze töreni düzenlenmişti. Tören sonunda, cenaze görevlileri tabutu taşırken, tabutun ön bölümünü yanlışlıkla kilisedeki sütunlardan birine çarptılar. Bu olaydan sonra, tabuttan bir inilti sesi duyuldu. Tabut açıldı ve öldüğü sanılan kadının yaşadığı anlaşıldı. Bir süre hastanede tedavi gören kadın iyileşti ve 10 yıl daha yaşadı. 10 yıl sonra ölen kadının cenaze töreni yine aynı kilisede yapıldı. Tören sonrası, görevliler tabutu taşırken, kilisedeki aynı sütunun önüne geldiklerinde, arkalardan ölen kadının kocasının sesi duyuldu: “Lütfen sütuna dikkat ediniz.”
105. BİR DE TEKRARI VAR
Apartmana yeni taşınan adam gece yarısı sessiz adımlarla merdivenden çıkıyordu. Bir ara kapılardan biri açıldı ve bir kadın olanca gücüyle bağırdı:
– Sen nerede kaldın, gel bakalım!
Kadın adamı bir güzel dövdükten sonra, adamın kendi kocası olmadığını anladı:
– Özür dilerim, ben sizi kocam sanmıştım.
– İyi de şimdi benim halim ne olacak? dedi adam iç çekerek. Birazdan bütün yaptıklarınızı karım tekrarlayacak…
106. ONU SEN BANA SOR!
Adamın birinin çok huysuz ve geçimsiz bir karısı varmış. Kadın yıllar sonra vefat etmiş. Cenaze kaldırılırken, imam cemaate usulen sormuş:
– Ey cemaat! Bu hatun kişiyi nasıl bilirsiniz?
Kocası dayanamamış:
– İmam Efendi, İmam Efendi, cemaat ne bilsin, onu sen bana sor!
107. TEMEL HABERCİ
Cemal’in takası bir fırtınada batmış ve Cemal denizde boğulmuştu. Hanımına haber verme işini Temel’e verdiler. Temel Cemal’in evine giderek:
– Dul Fadime hanım burada mı oturuyor? dedi.
– Ben Fadime’yim, ama dul değilim.
– İddiaya var mısınız?
108. TEMEL İLE KARISI KÜSERSE…
Bir gün Temel’le karısı küsmüş. Kendi aralarında kağıtla konuşmaya karar vermişler. Temel o gece yatarken yatağının başucuna “Sabah 5’te uyandır” yazılı bir kâğıt bırakmış. Ertesi gün Temel saat 10 gibi uyanmış ve yanında bir kâğıt bulmuş: “Temel kalk, saat 5 oldu!”
109. RÜYA TABİRİ
Kadın sabah mutlu bir şekilde uyanmış ve kocasına şöyle demiş:
– Kocacığım, sen bana rüyamda çok güzel bir pırlanta alıyordun. Rüyası bile güzeldi…
Adam cevap vermiş:
– Merak etme, bu akşam rüyanı daha iyi anlayacaksın.
Kadın büyük bir heyecanla akşamı beklemeye başlamış.
Adam akşam eve gelince, hediye paketini hanımına vermiş. Kadın pırlanta aldığına sevinirken, paketten bir kitap çıkmış: “Rüya Tabirleri Ansiklopedisi”
110. ÜNSÜZLERİN SON SÖZLERİ
– Abi ben bu arabayla gözü kapalı 220 yaparım be, ne diyon sen!
– Baksana nötr olan tel bu muydu?
– Oğlum bırak o tüfeği, şeytan doldurur.
– Sayın seyirciler! Şimdi büyük numaraya geldik. Aslanın ağzını açıp, başımı içine sokuyorum.
– Bugünkü deneyimizde, basınç altındaki metan gazına elektrik deşarjı uygulayacağız. Ortamda oksijen yoksa, bir şey olmaz.
– Demek pirana dedikleri şey bu, bak Hüsmen abi, bıyıklarıyla oynuyorum, bir şey olmuyor.
– Gel, geeel, sağ yap gel!
– Ayşe, bu etin tadı sana da garip gelmedi mi?
– Bak şimdi nasıl sollayacağız artisti…
– Güllü, bir kibrit yak da bakalım, ne kokusuymuş?
– Havlayarak üzerimize geliyor, çünkü bu cinsler çok insan canlısıdır.
– Çekinme gel, bu tünelden bu saatte kesinlikle tren geçmez.
– Paraşütü en aşağıda ben açacağım.
– Bu mantarlar zehirli değil, bak ben nasıl yiyorum.
– Ne tatlı şey ısırmaz di mi?
– Merdiveni sıkı tut, tamam mı?
– Hâlâ karlı mı gösteriyor hanım?
– Bu kadar korkma canım! Bu yılanların hepsinin zehirleri alınmış.
– Aklınca beni kandırıcan öölemi! Yutar mıyım ben o oyuncak tabancayı?..
– Uçağın pervanesini görüyon mu? O kadar hızlı dönüyor ki sanki dönmüyormuş gibi…
– Yahu, şu öndeki arabanın fren lambaları niye sarı renkte ve bu kadar parlak?..
111. ŞU GİDEN BİZİM TEKERLEK DEĞİL Mİ?
Bir yolcu otobüsü Bolu’da mola verdikten sonra, yoluna devam etmiş. O ara, muavin arabanın yanından fırlayarak geçen tekerleği görünce, “Kaptan, şu giden bizim tekerlek değil mi?” demiş. Kaptan: “Öyle muavin, bizim tekerlek!” “Öyleyse hep birlikte, Eşhedü en lâ ilahe illallah…”
112. BEN DE MERAK EDİYORUM
Adamın biri yumurta çalarken yakalanmış. Etraftan kendisini tutanlara olanca gücüyle bağırmış:
– Bana avukat getirin. Avukatımı istiyorum.
Etraftakiler:
– Avukat sana ne yapacak? Herkesin önünde hırsızlık yaparken yakalandın. Kurtulabileceğini mi sanıyorsun? demişler.
– Haklısınız da, ben de onun ne yapabileceğini merak ediyorum…
113. BOŞ TABUT
Bir gün köyde akrabaları vefat eden bir grup, şehirden bir minibüs tutar ve üzerine de bir tabut koyarak köye ölülerini almak üzere yola çıkarlar. Yolda adamın biri el kaldırır:
– Ben de az ilerdeki köye gideceğim, beni de götürebilir misiniz?
“Peki, çık yukarı!” deyip adamı minibüse alırlar. Minibüsün üstüne binen yolcu, havanın soğuk olduğunu görünce boş tabutun içine girer.
Biraz sonra, bir başka yolcu el kaldırır, onu da minibüse alırlar. Adam tabutun yanında dururken, tabutun içindeki kişi köye yaklaştığını düşünerek, tabutun kapağını kaldırır. Kaldırmasıyla birlikte, en son binen yolcu “Ölü canlandı, amanin” diyerek aşağıya atlayıp, Hakk’ın rahmetine kavuşur.
114. DELİLİĞİN BAŞLANGICI
Alman diktatörü Hitler, akıl hastanesini geziyordu. Delilerden biri onu hastaneye sevk edilmiş sanarak:
– Ahbap, sen yeni mi düştün buraya? diye sordu. Hitler bu soruya çok sinirlendi:
– Hey kendini topla! Ben Hitler’im, Almanya’nın lideri…
Deli, Hitler’in yüzüne bakarak gülünce, Hitler bunun sebebini sordu. Deli şöyle karşılık verdi:
– Ben de böyle başlamıştım delirmeye de, ona gülüyorum!
115. KULAKTAN KULAĞA
Albay binbaşıya emir vermiş:
-Yarın güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir şey değildir. Erleri talim elbiseleri ile talim meydanına getirin de olayı görsünler. Ben de orada bulunup kendilerine gerekli bilgiyi vereceğim. Yağmur yağması halinde, doğal olarak bir şey göremeyiz. O zaman erleri, üstü kapalı talimgâha götürürsün.
Emir hemen alt kademeye aktarılmış. Binbaşı yüzbaşıya:
-Albayın emri ile yarın sabah saat dokuzda güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir olay değildir. Şayet hava kapalı olursa bir şey görülemeyecektir. Bu durumda tutulma, kapalı talimgâhta gerekli talim elbisesiyle yapılacaktır.
Hemen Yüzbaşı Teğmene gelerek:
– Albayın emri ile yarın sabah dokuzda talim elbisesi ile güneş tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır. Şayet yağmur yağarsa ki bu durum pek görülen bir olay değildir; Albay kapalı talimgâhta gerekli bilgiyi verecektir, demiş.
Teğmen başçavuşu çağırarak:
-Yarın sabah dokuzda hava güzel olursa, talim kıyafeti ile Albay tutulacak. Kapalı talimgâhta yağmur yağarsa, alayın meydanında manevra yapılacak. Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir, emrini vermiş.
Başçavuş askere durumu aktarmış:
-Yarın sabah saat dokuzda kapalı talimgâhta Albayı tutacağız. Sabah hepiniz talim teçhizat ile hazır olun.
Askerler kendi aralarında:
-Yarın sabah bizim Başçavuş Albayı tutuklayacakmış!!!
116. GERÇEK YAŞ
Üzeyir Garih, yaşamında enerji ve dinamizmiyle göze çarpan birisiydi. Gerçek yaşını şu ifadelerle belirtmiştir:
– Ben diyorum ki bir insanın yaşı dört yaşın ortalamasıdır. Bunlar kronolojik yaş, yani nüfus kağıdı yaşı; fizyolojik yaş, yani sağlık yaşı; psikolojik yaş, yani insanın kendini hissettiği yaş ve morfolojik yaş, yani göründüğün yaş. Bu dördünü toplayıp dörde böleceksiniz. Benim ki de 72 + 40 + 40 + 60 deseniz, 210 ediyor. Dörde böldüğünüz zaman 52-53 gibi bir şey ortaya çıkıyor. Ben bunu böylece formüle bağladım.
117. ZAMANIN İZAFİLİĞİ
Einstein’dan zamanın izafiliğine örnek vermesini isterler. O da şöyle der:
– Kızgın bir sobanın üzerinde bir dakika durduğunuzu düşünün, size bir saat gibi gelir. Ama sevdiğinizin yanında geçireceğiniz bir saat size bir dakika gibi gelir.
118. MEZAR TAŞI
Temel uzun süren hastalık döneminden sonra vefat etmiş. Mezar taşına şöyle yazdırmış: “Hastayım dedim, hastayım dedim, inanmadınız. Şimdi inandınız mı?”
119. EVET, ORTADAKİ…
Kadın-doğum doktoru, hamile kadını ultrason cihazı ile muayene yapmaktadır. Hamile kadın merakla sorar:
– Doktor bey, bebeğim erkek mi?
– Evet, ortadaki erkek…
120. HASTANIN ÖMRÜ
– Doktor bey, ne kadar ömrüm kaldı?
– 10 kaldı.
– 10 yıl mı, 10 ay mı, 10 gün mü?
– 10, 9, 8, 7…
121. MİRAS
Ülkemizin en zengin iş adamlarından biriyle röportaj yapılıyordu. Genç gazeteci sordu:
– Efendim, bu inanılmaz servetin hikayesini bizimle paylaşmak ister misiniz?
– Elbette! Sene 1930… Ülke yaşanan savaşların acılarını yeni yeni sarıyor. Elimde birkaç liradan başka bir şey yok. Bir gün 25 kuruşa bir elma aldım. Sabahtan akşama kadar elmayı sildim, pırıl pırıl oldu. O elmayı gün sonunda tam 50 kuruşa sattım. Sabahı zor ettim. Ertesi sabah, elimdeki 50 kuruşla iki elma aldım. Sabahtan akşama kadar o iki elmanın her tarafını sildim, bir güzel parlattım ve gün sonunda ikisini tam 100 kuruşa sattım. Bu işi tam üç ay devam ettirdim, üç ayın sonunda 15 liranın biriktiğini gördüm. Ertesi ayın ilk haftası karımın amcası vefat etti ve bize 5 milyon lira miras bıraktı…
122. KEDİ
Bir zamanlar “teneke” olarak adlandırılan bir otomobil şirketinin yetkilileri incelemelerde bulunmak üzere, Japonya’ya giderler. Fabrikada yaptıkları incelemelerde Japonlar izolasyon testinden bahsederler:
– Biz kedileri izolasyon testinde kullanıyoruz. Üretimi tamamlanmış otomobillere akşam giderken bir kedi koyuyoruz. Sabah geldiğimizde, arabadaki kedi öldüyse problem olmadığını anlıyoruz; eğer kedi yaşıyorsa, arabada bir sorun olduğu kanaatine varıyoruz.
Aradan belli bir süre geçer; bu defa Japonlar diğer şirketin fabrikasına gelirler ve yine kenarda duran kedileri görürler:
– Bu kediler de zannederiz izolasyon testi için. Siz de mi bizimkine benzer bir yöntem uyguluyorsunuz?
– Bizim yöntem biraz farklı… Biz de üretimi tamamlanmış arabalara akşam birer kedi bırakıyoruz. Sabah geldiğimizde, kediler yerinde duruyorsa, sorun yok demektir. Ama arabadan kaçmışlarsa, o zaman sorun olduğunu anlıyoruz!!!
123. HAYATINIZIN TAMAMINI KAYBETTİNİZ
Şöhretli bir kişi, sandalla Üsküdar’a geçiyormuş. Kayıkçıya sormuş:
– Tarih bilgin var mı?
– Hayır, demiş kayıkçı.
– Çok yazık, hayatının üçte birini kaybettin.
– Peki edebiyat bilgin var mı?
– Hayır.
– O zaman üçte birini daha kaybettin.
Tam o sırada yakından geçen bir vapurun dalgaları, sandala çarpıp teknenin devrilmesine yol açmış.
Sandalcı, dalgalar arasında çırpınan ünlüye sormuş:
– Yüzme biliyor musun beyefendi?
– Hayır, demiş o kişi.
Kayıkçı taşı gediğine koymuş:
– O halde, siz de hayatınızın tamamını kaybettiniz.
124. BU BİRRR!
Çocuk dedesine sormuş:
– Dede, ninem ile kaç yıldır evlisiniz?
– 40 yıldır evlat, demiş dedesi.
– Peki ama dede, ben sizi hiç kavga ederken görmedim, bunun sırrı nedir?
– Otur evlat, anlatayım. Biz ninen ile evlendiğimizde elde avuçta bir şey yok, kimsem de yoktu. Ben nineni bizden oldukça uzakta bulunan bir köyden aldım, nikahımız kıyıldı, benim at arabasına ninenin eşyalarını attık ve bizim köyün yolunu tuttuk. Yolda benim atın ayağı sürçtü ve tökezledi. Ben “Bu birrr!” dedim. Devam ederken at bir daha tökezledi, ben bu defa “Bu ikiiii!” dedim. Köye de epey yolumuz vardı, bizim atın ayağı bir daha tökezleyince “Bu üçççç!” dedim ve çektim belimden piştovu, atı orada vurdum. Ben atı vurunca, ninen başladı bana söylenmeye: “Biz şimdi nasıl gideceğiz, niye durup dururken atı vurdun? Sende hiç akıl yok mu? Bu eşyaları nasıl götüreceğiz?” Ben de döndüm ninene “Bu birrr!” dedim. O gün bugündür, gül gibi geçinip gidiyoruz.
125. TİYATRO MÜDÜRÜ
Temel tiyatro binasının müdürü olmuş. Oyun arasında bir seyirci gelerek sormuş:
– Pardon, sigara içebilir miyim?
– Hayır.
– Ama herkes içiyor.
– Onlar sormadılar ki!
(176904)
eline ve emeğine sağlık güzel arkadaşım
Ellerine sağlık ,çok iyi bir calisma ve faydalı,çok guzel olmuş emeğine sağlık.
Çok faydalı inşallah hayırlara vesile olur
ilmine bilgine saglık daha nicelerini bekliyoruz.bu tip kitaplarla bu güne kadar verdiğin emeklerin boşa gitmediğini görüyoruz teşekkürler.
aklımıza takılan bazı sorulara doyurucu cevaplar buldum .takdire şayan bir çalışma olmuş.sagol
Elinize emeğinize sağlık
başarılarınızın devamını dilerim.
sayın Dr.naim bey, güzel bir site oluşturulmuş.epey emek verildiği ve alın teri döküldüğü anlaşılıyor.Rabbim karşılığını verir inşaallah.konularla alakalı yorumları ve fikir teatisini yeri geldikçe yapmak üzere Allah’a emanet olunuz.
Naim abinin diğer kitaplarını okuma şansı buldum.Sitesi gerçekten muhteşem olmuş.
Hayırlara vesile olmasını dilerim…
Siteniz hayırlı olsun, akla takılan sorulara cevap aramak herseyi Allah’ın bize verdiği akıl süzgecinden gecirmek konuların üzerinde düşünmek ve fikir alışverişinde bulunmak yaratilisimizin bir geregi diye düşünüyorum..
site ve yazılarınız harika teşekkür ederiz çalışmalarınızda başarılar diliyorum sevgiler
https://www.aklatakilanlar.com/islamda-kandil-gecelerini-kutlamak-var-midir/ ve https://www.aklatakilanlar.com/hz-nuhun-gemisinin-uzerinde-durdugu-dag-cudi-mi-agri-mi-2/ yazılarınızı beğendim. Bu konularda kafamda karışıklık vardı. Fıkıhla ilgili soruları da ele alsanız iyi olur bence.
diyanet.gov.tr , sorularlaislamiyet.com , https://fetvameclisi.com/ ve http://www.nihathatipoglu.com siteleri favorimdi. Sitenizi debeğendim, listeme alıyorum.