Kur'an'ı anlamak istiyorum

Tablet Fıkralar ve Nükteler

 

201. BEN DE YENİ GELDİM

Temel, binanın 50 nci katından düşmüş. Etraftan koşanlar olmuş:

– N’oldu hemşerim, demişler. Temel cevap vermiş:

– Ben de bilmiyorum, ben de yeni geldim.

202. BİSİKLET

Trabzon ile Rize arasında bir zamanlar gümrük varmış. Temel her gün bisiklet ve önünde bir kum torbasıyla gümrükten geçermiş. Bir gün Gümrük Memuru bu durumdan kuşkulanmış, Temel’e:

– Dur. Ne geçiriyorsun gümrükten? demiş. Temel:

– Kum, demiş. Memur kum torbasına elini sokmuş karıştırmış, gerçekten sadece kum varmış torbada. Bu olaydan sonra Temel yıllarca gümrükten bisikletle önünde kum torbası olduğu halde geçmiş. Yıllar sonra Trabzon’da bir kahvede Temel’le Gümrük Memuru karşılaşmış. Gümrük Memuru:

– Ula Temel artık emekli oldum, sana bir şey yapamam. Gerçekten ne geçiriyordun gümrükten? demiş.

Temel:

– Bisiklet geçiriyordum, demiş.

203. DURDUR HİÇ DEĞİLSE…

Taksinin yokuşta frenleri patlamış, müthiş bir hızla aşağı iniyormuş. Kayserili müşteri şoföre bağırmış:

– Durdur su arabayı…

Şoför panik içinde haykırmış:

– Durduramıyorum!..

– O zaman taksimetreyi durdur hiç değilse, demiş Kayserili.

204. EMNİYET MÜDÜRÜ TEMEL

          Emniyet Genel Müdürlüğünden illere bir zanlının altı ayrı yönden çekilmiş fotoğrafı gönderilerek, zanlının yakalanması istenir.

          Trabzon Emniyet Müdürü Temel hemen harekete geçer ve kısa sürede operasyonu bitirip, merkeze bilgi verir: “Sayın müdürüm, zanlıların beşi ele geçirilmiş olup, altıncısının yakalanması an meselesidir…”

205. MÜHENDİS VE YÖNETİCİ

Büyük bir şirketin üst düzey yöneticilerinden birisi, bir gün Ürgüp tarafında balonla dolaşmaya çıkar. Aksilik bu ya, pusulasını aşağıya düşürür ve kaybolur. İnmek için uygun bir yer ararken bir binanın terasında sigara içen bir adam görür ve alçalır.

– Pardon, ben neredeyim acaba? diye sorar.

– Yerden 50 metre yükseklikte bir balonun içindesin, der adam.

Yönetici sinirlenir:

– Sen mühendissin değil mi?

– Evet, der adam. Nereden bildin?

– Çünkü başım belada ve sana bir soru soruyorum. Verdiğin cevap yüzde 100 doğru, fakat hiç bir işime yaramıyor.

– Sen de yöneticisin değil mi?

– Evet sen nereden bildin?

– Çünkü yerden 50 metre yükseklikte bir balonun içinde kaybolmuşsun. Pusulan yok, berbat durumdasın. Fakat bütün suçu benim üzerime yıkıyorsun.

206. MEYMENETSİZ

          Nasreddin Hoca ile hanımı yemek yerken, hanımı çorbadan bir kaşık alarak yemeğe başlamış. Ancak çorba o kadar sıcakmış ki gözünden sicim gibi gözyaşları akmaya başlamış.

          Hoca sormuş:

– Ne ağlıyorsun hatun?

– Ah, Hocaefendi ah! Rahmetli babam aklıma geldi demiş hanımı. 

          Derken Hoca da bir kaşık çorba almış, o da acıdan gözyaşına boğulmuş. Bu defa karısı sormuş:

  – Peki Efendi, sen niye ağlıyorsun?

          Dili haşlanan Hoca:

  – Hanım demiş, baban gibi uğursuzun ölüp, senin gibi meymenetsizin kalışına ağlıyorum, demiş.

207. AMERİKALI MÜHENDİS

Kayseri’de yol çalışması yapılmaktadır. Köylüler eşeğin birini salıp, onun geçtiği yerden yolu geçiriyorlarmış.

O sırada oradan geçmekte olan Amerikalı bir mühendis görmüş bunları. Merak etmiş, gitmiş yanlarına:

– Siz ne yapıyorsunuz böyle? demiş.

Köylü yol yapımı hakkında bilgi vermiş. Amerikalı:

– Peki, bu eşek neyin nesidir? diye sormuş.

Köylü de, eşeğin yolun nereden geçeceğine karar verdiğini söylemiş. Amerikalı mühendis gülmekten yerlere yatmış. Biraz alaycı bir tavırla sormuş:

– Eşek bulamayınca, ne yapıyorsunuz?

– O zaman Amerika’dan mühendis getirtiyoz.

208. KİM DAHA UĞURSUZ?

Garip dervişin biri, büyük bir köşkün önünden geçerken evin av meraklısı ve zalim olan beyi, yardımcıları ile ava gitmek için evden çıkıyorlardır. Dervişle selamlaşırlar. Aksilik bu ya o gün hiçbir şey vuramadan dönerler. Bey çok sinirlidir:

– Sabah ava giderken karşılaştığımız o dervişi bulun çabuk! Onun yüzünden işlerim ters gitti. Uğursuzu getirin bana!

Yardımcıları hemen dervişi bulup beyin huzuruna çıkarırlar. Bey kükrer:

– Bre uğursuz adam! Senin yüzünden elimiz boş geldik! Hiçbir şey vuramadık! Tiz vurun kellesini!

Derviş, beye şöyle der:

– Beyim sabah selamlaştık. Siz hiçbir şey vuramadınız. Ben ise kellemi kaybediyorum. Siz söyleyin, hangimiz daha uğursuzuz?

209. KİMİN DÜĞÜNÜ MUHTEŞEM?

Kanuni, şehzadelerini muhteşem bir törenle sünnet ettirir. Kısa bir süre sonra da veziri İbrahim Paşa’nın oğlu sünnet olur. Düğüne Kanuni de davet edilir. Bir ara Kanuni, vezirine der ki:

– Söyle bakalım İbrahim Paşa. Senin tören mi daha muhteşem, benimki mi?

– Elbette benimki sultanım.

Kanuni cevaba şaşırır, sebebini sorar. İbrahim Paşa:

– Bizim oğlanın düğününe koskoca cihan padişahı geldi. Sizinkinde böyle bir davetli var mıydı? der.

210. RÜYA TABİRİ

Bir kral rüyasında otuz iki dişinin birden döküldüğünü görmüş. Sabah olunca derhal rüya yorumcusundan, rüyasını yorumlamasını istemiş. Tabir eden kişi, “Kralım, bu rüyaya göre sizin otuz iki tane çocuğunuz olacak, fakat hepsi sizden önce ölecek. Siz hepsinin ölümünü göreceksiniz” demiş. Kral bu tabire çok kızmış, “Bir baba otuziki evladının ölümünü görmeye nasıl dayanır?” diyerek adamı huzurundan tardetmiş.

Hemen başka bir tabirci buldurtmuş. O da aynı yorumda bulununca, onu da uzaklaştırmış.

Uşaklar bir üçüncü tabirciyi bulup getirmişler. O rüyayı dinleyip şöyle tabir etmiş: “Size ne mutlu kralım, Allah size otuziki tane çocuk verecek, bunlar uzun uzun, doya doya yaşayacaklar. Fakat siz halkınıza hizmet için onlardan daha uzun yaşayacaksınız.”

Bu yorum kralın hoşuna gitmiş ve emretmiş: “Verin şuna bir kese altın!!!”

211. KITLIK

İngiliz Kralı’nın yolu bir gün, bir köye düşer. Köyde üçüncü sınıf bir hana sığınır. Kral olduğunu, hancıdan gizler.  Yemek olarak da bulduğu dört yumurta ile karnını doyurur. Hesabını sorunca, on altın isterler.

– Aman! der, Kral. Burada yumurta kıtlığı mı var?

Han sahibi cevap verir:

– Hayır efendim. Yumurtada sıkıntımız yok, ama kral kıtlığı var.

212. VERMEYİNCE MA’BUD…

Sultan II. Mahmut tebdil-i kıyafet gezdiği bir gün bir ayakkabıcının, “Tıkandı da tıkandı” diyerek örse vurduğunu duymuş. Adama bu sözünün nedenini sormuş. Adam da anlatmaya başlamış:

– Uzun mesele, ama anlatayım demiş. Bir gece rüyamda birçok çeşme gördüm. Hepsi gürül gürül akıyordu. Bu akan çeşmelerin talihi açık insanların olduğunu söylediler. Bir de damlayan bir çeşme vardı. “Bu da senin talihin” dediler. Benimki de onlarınki kadar aksın, diye yerden bir çöp aldım, lüleyi açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çöp kırıldı, damlayan sular da kesildi. O günden sonra müşterim kesildi, kazancım azaldı. İflastan bu hale geldim.

Padişah, yaptırdığı araştırma sonucu bu kişinin “Tıkandı Baba” olarak bilinen biri olduğunu öğrenir. Mübarek Ramazan ayında  yardım olsun diye, adama bir tepsi baklava götürülmesini, her dilimin altına bir altın koyulmasını emreder. Tepsiyi zengin bir konaktan geliyor gibi gönderir.

Tıkandı Baba, bir tepsi baklavayı bir iftarda bitirmek yerine, satıp parası ile birkaç gün iftar etmeyi tercih etmiş. Tabii, baklavayla birlikte altınlar da gitmişler.

Bu defa Padişah, içi altın dolu hindi dolması göndermiş. Ama baklavayı alan müşteri, hindiyi görünce de onu da ucuz bir bedel karşılığı Tıkandı Baba’dan almış.

Durumu öğrenen Padişah, Tıkandı Baba’yı saraya çağırmış. Onun durumuna acıyarak, bir kere daha yardım etmek istemiş. Baba’yı devletin hazinesinin başına götürmüş ve Baba’ya dönerek,

– Baba,  şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır. Küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir, demiş.

Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine daldırıp çıkarınca, bir tane kızıl altın çıkarabilmiş. Padişah, adamın durumunu şu cümleyle özetlemiş:

– Vermeyince Ma’bud, neylesin Sultan Mahmud”

213. ÖZEL ARABA

Necip Fazıl’a sormuşlar:

– Üstad, sizin özel arabanız yok mu?

Büyük şair, tabutu kastederek cevap vermiş:

– Ona en son bineceğiz.

214. RADAR

İstanbul’un şirin bir camisinde teravih namazları çok hızlı kıldırılıyormuş. İmamın bu hızına uyamayan cemaatin kimi kıyamda, kimi rükuda, kimi de secdede namazı tamamlamaya çalışıyormuş.

Bu durumdan müşteki olan yaşlılar, Diyanet İşleri Başkanlığına durumu bildirmişler. Diyanet İşleri Başkanlığı konuyu incelemesi için bir müfettiş görevlendirmiş. Müfettiş teravih namazında cemaatin arasına karışarak durumu incelemeye koyulmuş. Ancak gelen kişinin halinden farklı şeyler olduğunu sezen imam, namazı tam kararında kıldırmış.

Bu duruma şaşıran bazıları namazdan sonra imama sormuşlar:

– Hocam namazı bugün niçin yavaş kıldırdınız?

İmam Efendi:

– Radar vardı, radar! demiş.

 215. OKSİJEN HORTUMUNA…

70’lik Tom, hastalığı ağırlaşınca hastaneye kaldırılmış. Tom’un ailesi, aile papazını da Tom’un yanında bulunması için davet etmiş. 

Papaz ve aile efradı yatağın etrafında muhtemel ölümü beklerken, Tom’un durumu aniden kötüleşmiş. Bir-iki el işareti yapmış, ama kimse anlayamamış. Bu defa yatağından oturumuna gelerek,  kalem-kâğıt getirmelerini işaret etmiş. Papaz, Tom’un isteğini anlamış, hemen kalem-kâğıt tedarik edip, Tom’a uzatmış.

Tom, titreyen elleriyle bir şeyler karalamaya çalışmış, ardından yastığına uzanıp vefat etmiş. Herkes Tom’un kâğıda ne yazdığını merak ederken, papaz o anda yazılanları okumanın uygun olmadığını düşünerek, kâğıdı cebine koymuş.

Herkes yüklüce miras bırakan Tom’un vasiyetini karaladığını düşünüyormuş. Birkaç gün sonra, Tom’un cenaze töreni yapılmış. Cenaze töreninde konuşma yapan papaz, Tom’un yazdığı kâğıdı okuma zamanının geldiğini düşünerek konuşmasına başlamış:

– Biliyorsunuz ki dostum Tom,  ölmeden hemen önce benden kağıt isteyerek bir şeyler yazdı. Zamanı uygun olmadığı için o anda bakmadım, fakat şimdi hepinizin önünde vasiyeti olduğunu tahmin ettiğim notu okumak istiyorum.

Cebinden kâğıdı çıkararak yüksek sesle okumuş:

– Az ileri gidiver, ölüyorum, oksijen hortumuna basıyorsun!

 216. NASIL BİLİRDİNİZ?

Nasreddin Hoca’nın karısı vefat etmiş. Cenaze namazı kılınmadan önce imam cemaate seslenmiş:

– Merhumeyi nasıl bilirdiniz?

Herkes:

– İyi bilirdik, demişler.

Nasreddin Hoca imama bağırmış:

– İmam efendi, cemaat ne bilsin? Siz gelin de onu bana sorun.

 217. ÇOCUK EĞİTİMİ

Temel oğlu İdris’e parmakların isimlerini öğretiyormuş:

– Bak uşağum, bu baş parmak, bu işaret parmağı, bu orta parmak, bu yüzük parmağı ve bu da serçe parmak. Öğrenebildin mi?

İdris:

– Öğrendim babacığım, demiş.

Bunun üzerine Temel elini aşağı-yukarı sallayarak:

– Şimdi parmaklarımı karıştırıyorum, bakalım bilebilecek misin? demiş.

 218. HEM ÖKSÜZ, HEM DE YETİM

Temel, annesi ile babasını öldürmüş. Akabinde idam talebiyle yargılanmaya başlamış. Hakim mahkemede Temel’e söyleyeceği bir şey olup olmadığını sorunca, Temel:

– Hakim Bey, bana acıyın, ben hem öksüz, hem de  yetimim, demiş.

 219. YILLAR GEÇMİŞ

          Orta yaşlı adam, otobüs şoförüne öğrenci pasosunu gösterir. Şoför, pasoyu evirip çevirdikten sonra itiraz eder:

          – İyi de kardeşim, bu ne? Bu paso ilkokul pason!

          – Şoför bey, ne kadar zamandır otobüsünüzü beklediğimi görüyorsunuz değil mi?

 220. ALLAH BİLİYOR 

Nasreddin Hoca cimri bir ahbabının evine gittiğinde, arkadaşı ona bayat ekmek ile bir tabak bal ikram etmiş.

Nasreddin Hoca’nın dişi bayat ekmeği kesmeyince, sinirinden balı kaşıkla yemeye başlamış. Hocanın balı kaşık kaşık götürdüğünü gören ev sahibinin gözü yerinden oynamış:

– Aman Hocam, bilirsin bal ekmekle yenmezse, insanın içini sıyırır, demiş.

Nasreddin Hoca hiç ses çıkarmadan balı bitirmiş ve:

– Kimin içinin sıyrıldığını Allah biliyor, demiş.

 221. KAÇ ETMESİNİ İSTERSİNİZ?

Bir matematikçi, bir muhasebeci ve  bir ekonomist aynı pozisyona yönelik iş başvurusunda bulunurlar.

İş görüşmesi esnasında, işveren matematikçiye sorar:

– İki kere iki kaç eder? Söyleyin bakalım.

Matematikçi cevap verir:

– Dört!

İşveren sorar:

– Kesin dört mü?

Matematikçi kendinden emin cevaplar:

– Elbette, kesinlikle dört!

Matematikçi çıkar, sıra ekonomiste gelir. Bu sefer aynı soru ekonomiste yöneltilir. Ekonomist cevaplar:

– Ortalama dört eder, yüzde 10 aşağı veya yukarı oynayabilir, ama ortalaması dört eder!

Ekonomist de odadan çıkar, muhasebeciyi görüşmeye alırlar. Aynı soru ona da sorulunca, muhasebeci ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları indirir ve işverene yaklaşarak sorar:

– Kaç etmesini istersiniz?

 222. CENAZE KAFİLESİ

Adamın biri, sabah evinden işine giderken uzun bir cenaze kafilesi dikkatini çeker. En önde köpeği ile bir adam yürümekte, arkalarından bir tabut taşınmakta, onun 10 metre arkasında başka bir tabut götürülmekte ve tüm bunların arkasında 300’den fazla kişi tek sıra halinde tabutları takip etmektedir.

Adam çok meraklanır, en öndeki adamın cenaze ile ilgili bir bilgisi olduğunu düşünerek yanına yaklaşır ve sorar:

– Beyefendi, özür dilerim, başınız sağ olsun. Bu üzüntülü gününüzde sizi meşgul etmek istemem, ama ölenler neyiniz oluyor?

– Öndeki karım, arkadaki de kayınvalidem.

– Vah vah, başınız sağ olsun. Nasıl  oldu?

– Köpeğim karıma saldırıp öldürmüş. Bunu gören kayınvalidem, kızının yardımına koşunca, köpek onu da öldürmüş.

Adam biraz düşündükten sonra sorar:

– Beyefendi, köpeğinizi ödünç alabilir miyim?

– Geç sıraya!!!!!!!

 223. DERS OLSUN!

Temel idam ediliyormuş.

– Son isteğin veya son sözün var mı? diye sormuşlar.

– Var, demiş. Bu da bana ders olsun.

 224. SIRA VAR

          Hemşire, doğumhanenin önünde bekleyenlerden birine müjdeyi verir:

          – Müjde! Nur topu gibi bir kızınız oldu.

          Bu arada baba adaylarından biri bağırır:

          – Bu da ne demek oluyor? Ben bu beyden önce gelmiştim. 

 225. KERESTECi

Askerin biri, ilk bakışta herkesin boy ölçüsünü tam olarak tahmin ediyormuş, arkadaşları buna çok şaşırıyorlarmış. Bir gün bunu komutana götürüp, yeteneğinden bahsetmişler. Komutan inanmayıp, askeri denemek istemiş:

– Söyle bakalım, benim boyumun ölçüsü kaç metre? demiş. Asker komutanı aşağıdan yukarıya süzmüş ve “1,87 efendim” demiş. Komutan:

– Doğru bildin. Aferin sana… Nasıl bildin? demiş. Asker:

– Komutanım, ben askerden önce kerestecilik yaptım. Fabrikada kesilen bütün keresteleri uzunluğuna göre ben tasnif ederdim.

(176908)

Pages: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16

Comments

  1. cuneyt can says

    eline ve emeğine sağlık güzel arkadaşım

  2. mehmet YILMAZOGLU says

    Ellerine sağlık ,çok iyi bir calisma ve faydalı,çok guzel olmuş emeğine sağlık.

  3. Yasin acehan says

    Çok faydalı inşallah hayırlara vesile olur

  4. h mehmet metin says

    ilmine bilgine saglık daha nicelerini bekliyoruz.bu tip kitaplarla bu güne kadar verdiğin emeklerin boşa gitmediğini görüyoruz teşekkürler.

  5. fatma metin says

    aklımıza takılan bazı sorulara doyurucu cevaplar buldum .takdire şayan bir çalışma olmuş.sagol

  6. saim kadayıfçı says

    Elinize emeğinize sağlık

  7. YAŞAR SARI says

    başarılarınızın devamını dilerim.

  8. Dr.ilhan says

    sayın Dr.naim bey, güzel bir site oluşturulmuş.epey emek verildiği ve alın teri döküldüğü anlaşılıyor.Rabbim karşılığını verir inşaallah.konularla alakalı yorumları ve fikir teatisini yeri geldikçe yapmak üzere Allah’a emanet olunuz.

  9. Alperen Ocak says

    Naim abinin diğer kitaplarını okuma şansı buldum.Sitesi gerçekten muhteşem olmuş.
    Hayırlara vesile olmasını dilerim…

  10. Ahmet döndü koksal- sevgi ozyalcin says

    Siteniz hayırlı olsun, akla takılan sorulara cevap aramak herseyi Allah’ın bize verdiği akıl süzgecinden gecirmek konuların üzerinde düşünmek ve fikir alışverişinde bulunmak yaratilisimizin bir geregi diye düşünüyorum..

  11. site ve yazılarınız harika teşekkür ederiz çalışmalarınızda başarılar diliyorum sevgiler

  12. Talha Eren says

    https://www.aklatakilanlar.com/islamda-kandil-gecelerini-kutlamak-var-midir/ ve https://www.aklatakilanlar.com/hz-nuhun-gemisinin-uzerinde-durdugu-dag-cudi-mi-agri-mi-2/ yazılarınızı beğendim. Bu konularda kafamda karışıklık vardı. Fıkıhla ilgili soruları da ele alsanız iyi olur bence.

Speak Your Mind

*

Kur'an'ı anlamak istemez misiniz?